astarı erken sarkmış
kirasız kaygısız
belki kefilsiz bile
et kokusunda bir vitrin özlemiyle büyütülmüş
bir kasabada
ölmeliydim aslında
on yıl geriden gelen afişli
seks kokulu yazlık sinemaların birinde
uyuyakalmalıydım
sizi tanımadan hatta
gazete bile okumadan
konformist kahvaltılarda
o kasabada
o kendi delikli uykusundan bile habersiz
karabasanda ölmeliydim
adınız geçmiyor farkındasınız değilmi
tek bir şarkıda bile
nasıl kasabaların tek bir caddesi vardır mühim
gerisi ara sokak yalnızlıkları
kediler bile ıslık çalmadan geçer kaldırımları
bir otobüs geçer
‘soğuk ve şehirler arası’
bir uykuda içindekiler…
ne kasaba karşılar otobüsü
ne muavin irkilir
kimse inmeyecektir çünkü
kimse binmeyecektir…
herşey bizzat hayata benzer:
otobüsün kasabadan geçişi,
bizim dünyadan geçişimiz…
hiç meşhur olmayan şairler kalır
bazı kasabaların otel odalarında
beyaz kağıt ister vakitsiz
resepsiyon uykuluğundan
kasaba il olmak ister
herşey bizzat hayata benzer
otobüs geçer kasabanın gecesinden
ara sokakta ıslıksız kediler
bazısı yeni hayat’a yazılır olanların
bazısı yazılamaz
olmayan bir beyaz kağıda
ıssızlığın da bir müziği vardır elbet
konuşulamayan notaları vardır
en dandik kasabaların bile
kurulu düzenleri vardır sabahın sekizine
herşey bizzat hayata benzer
ıssız kasaba eskizlerinde…
kasaba il olmak ister
her şair intihar etmek ister bizzat
kafiyeli cinaslı bir son peşindedir
yoksa neden gecenin üçünde
neden kediler bile mırıldanmazken en tutan şarkıları
neden boktan bir kasabanın orta yerinde
ışıksız bir vitrin seyri
herşey hayata benzer bizzat
iki sevdalı arasında…
biri doğumdur hesapsız
öteki ölüm şairce
bazı kasabaların
otel odalarında…