Bunca güzel sevdik, fakat hiçbiri,
Ağın dedikleri yar gibi değil.
Çok meyva devşirdik bağdan bahçeden,
Onun bağrındaki NAR gibi değil.
Ey ak-ın, yeşilin, morun aşığı,
Ey gönül tahtının son yakışığı,
Yıldızın, güneşin, ayın ışığı,
Senin yüzündeki NUR gibi değil.
Gönül yeşilinden aldı muradı,
Dil seninkine eş lezzet aradı.
Cem’ in camındaki şarabın tadı,
Al yanağındaki TER gibi değil.
Ab-ı havasının özelliği var,
Ömrümüzde onun tazeliği var.
Sorarsan ne gibi özelliği var?
Gönül gözüyle bak, KÖR gibi değil.
Ayranlı çorbayı, sütlü kuymağı,
Yiyenin ağzında kalır parmağı,
İstanbul lokumu, Afyon kaymağı,
Haşili süzekte LOR gibi değil.
Nerde Eğin, Nerde Çemişgezek’ ler?
Bu elleri bizim Ağın bezekler,
Burcu burcu vatan kokar tezekler,
Sözümüz gerçektir, SIR gibi değil.
Baht yıldızın yeni doğmak üzere,
Hak saklaya gelmeye kem nazara,
Dünyadaki hiç bir güzel manzara,
Damlarda serili ÇİR gibi değil.
Yıldırım der: Şairin sözüdür işi,
Portakalara teşbih eder mişmişi,
Sevdiğine tutsak olmayan kişi,
Aslında köledir, HÜR gibi değil.