cebbar oğlu mehemmed
kaman civarına bahar gelince yıkılır ovadan apdal çadırları
yücesinde pare pare duman tutmuş
düdüldağ’ın yaylasında mekan kurulur
hoş gelmişsin evvel bahar
nisan ayı içinde donanır dağlar
donanır yeşilinden alından
istasyon deresi kabarmıştır
hacıdağ’ın selinden
dağlar sıra sıradır eylim eylim
dağlar uzanır bir uçtan bir uca
dağlar bir birinden yüce
yamaçlarında kireç yakılır
bir ömür boyunca kahrı çekilir
kimse anlamamış sırrını hikmetini
bu bereket nereden gelir
başınızdan duman eksilmesin gavurdağları
siz hikayet eylediniz bana
bahçe kazasının kaman köyünden
cebbar oğlu mehemmed’in hikayesini
yılların yücesinden şöyle bir seyran edelim
bir avuç toprağıma çöreklenmek için
yürümüş selamsız sabahsız
destursuz girmiş memleketime
yedi çeşit frenk askeri
uğursuz bir hava çökmüş
üstüne memleketimin
uğursuz ve karanlık
çocuklar gülmemiş artık
sessiz sessiz ağlamış analar
oduna gider
……….
……….