Bunları da Okuyun

    Önkuzu Şiiri – Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu

    29 Aralık 2021

    Farkında mısın? Şiiri – Yavuz Bülent Bakiler

    29 Aralık 2021

    Kusurum Çok İdi Yoluma Geldi Şiiri – Kul Himmet

    29 Aralık 2021

    Âgâz-ı Gazeliyyât 94 Şiiri – Agah

    29 Aralık 2021

    Gözlerim Avucumda Şiiri – Sadettin Kaplan

    29 Aralık 2021

    Yiğidi Doğuran Ana Bin Yaşa Şiiri – Köroğlu

    29 Aralık 2021

    Bir Aşk Bulsam Şiiri – Abdurrahim Karakoç

    28 Aralık 2021

    Vuslat Şiiri – Yahya Kemal Beyatlı

    28 Aralık 2021

    Bıktığım Şeyler ve Yeşil Fanila Şiiri – Didem Madak

    29 Aralık 2021

    Atatürk’ü Sevmek Şiiri – Halim Yağcıoğlu

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Kemal Burkay»Yüzler Şiiri – Kemal Burkay

    Yüzler Şiiri – Kemal Burkay

    Kemal Burkay- Kemal Burkay
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Tunceli toprağı kırmızıya, sarıya, mora çalan, yamaçları meşe ağaçlarıyla kaplı, iri yalçın dağlarla çevrelenmiş, içinde Munzur ve Harçik adında iki ırmak birleşen, altı bin nüfuslu, üç isimli bir kasabadır: Mameki, Kalan, Tunceli. Yani Mameki’den kalan Tunceli.. Halkı sakindir. ‘Kirve, hısım, aşiret çocuklarıdır’. İçinde iki büyük kışla vardır,38 yılından kalma.. İl oluşu daha sonraki bir tarihe rastlar. Tunceli bölgesinin eski ünlü adı ‘Dersim’ dir.

    I. DERSİM

    Bir eski öyküdür bileceksiniz
    Masallardan kalmıştır Dersim
    Ülkemin ortasında gizli
    Yanık bir türküdür Dersim

    Yıl otuz sekizdi dağlarda
    İri ceviz ağaçları ve atım vardı
    Belki bir gökyüzü savaşçısıydım
    Bir arpa ekmeği kadar sıcaktı
    Toprağım, karım ve çocuklarım

    Oysa soğuk bir kuştur
    Parıldar süngü

    Bana niçin uzaksın düşündün mü
    Kurda kuşa dostluğumu düşündün mü?

    Bu sularda ölüm bile güzel
    Sen hiç kurşunların anlamını düşündün mü

    Yıl otuz sekizdi dağlarda
    İri ceviz ağaçları ve atım vardı
    Güneş ve sular ülkesinde orda
    Orda ki eski bir öyküdür Dersim

    II. HIZIR PAŞA

    ‘Hızır Paşa bizi berdar etmeden
    Açılın kapılar şaha gidelim.’

    O ki Hızır Paşadır
    Berdar edecektir
    Berdar edecektir güneşleri
    Pir Sultansız bir evrendir onun evreni

    O ki Hızır Paşadır
    Hayatı yasaklar denizi bellemiştir
    Gayri özsu yürümesin dağlara
    Ve türkülere zincir vurulsun

    Bir kez yasak mıdır gülümsemeler
    Elin ele, dostun dosta varışı
    Bir kez yasak mıdır tohumun yarınlara varışı
    Umutlar, uykular, düşünceler
    Özgürlüğe zincir vurulsun

    III. ORDA VARDIR PİR SULTAN

    Bileğin nerde kelepçeli
    Orda vardır Pir Sultan

    Başlarsa yeni bir zindan
    Orda vardır Pir Sultan

    Eşkiyalar tutmuşsa su başlarını
    Ve bebeler açsa
    Orda vardır Pir Sultan

    İnsan duyarsa
    ‘Topraksız insanın
    ‘Ve insansız toprağın feryadını’
    Orda vardır Pir Sultan

    IV. TÜRKÜLER AŞIP GEÇER TAŞLARDAN

    ‘Kalenin kapısı taştan çıkılmaz’
    Amma
    Türküler aşıp geçer taşlardan
    Ve bir kerre daha
    Ölüp dirilir Pir Sultan
    Özgürlüğün şavkı vurur karanlığa bir kez
    Munzur çıkmıştır yatağından
    Sesi dağlarda taşlarda
    Ulu bir çağlayan

    Bu yolumuzdur yürüyeceğiz
    Tanyeri al olanadek
    Bu işimizdir öreceğiz
    Toprak elimizde güzelleşecek

    Kaçan kaçar
    Varan varır
    Bizim yüreğimiz pek

    V. NEO GESTAPO ADAM

    Neo Gestapo Adam
    Durup dinledi karanlıkta
    Durup dinledi ses çağlayanını
    Ses ormanını
    Ses katarını

    Adamın yüzü kindi
    Hayatında sevememişti hiç
    Karanlıkta bir sesin
    Bir şiirin
    Bir türkünün güzelliğini

    Adamın bakışları kindi
    Hiç dostça açılmamıştı bu gözler
    Bir meşe yaprağına bile

    Neo Gestapo Adam
    Yani aklı birtakım Dedektif Nik hikâyelerinde
    Yani kavgalıydı
    Şiirle
    Türküyle
    Ve gülümseyen herhangi bir yüzle

    VI. VE OL HİKÂYAT

    Koltuğunda asık yüzlü bir puttur o
    Tedirgindir
    Mutsuzdur
    Şaşkındır

    Penceresinde alev alev tutuşan Munzur vurur
    Öfkelidir
    Çılgındır
    Budaladır o

    Buyruk gelmiştir efendilerinden
    Bir aferin almak için
    Ol makamda kalmak için
    Köledir o

    Ve böylece dirilen Pir Sultan
    Alınıp tekrar zindana konacaktır
    Maksat
    Ve ol hikâyat budur

    VII. ÖZGÜRLÜĞÜ BİR SELVİ GİBİ DİKMEK İÇİN

    Gençtiler
    Ya da deli bir rüzgârda gencelmiştiler
    Dudaklarında bağımsızlık türküsü
    Sokaklardan bir kan gibi geçtiler

    Kimi on yaşında bebe
    Kimi yaşlı ‘Bı zone ğa gısekene’*
    Liseli, üniversiteli, mektepsiz
    İşçi, öğretmen, mühendis
    Terzi, berber, işsiz
    Tiyatro oyuncusu
    Ve köylü idiler
    Yürüdüler tanyeri al olsun diye
    Soğuk putların yerini güneşler alsın diye
    Yürüdüler
    Ak kağıt üstünden hayata geçirmek için
    Özgürlüğü bir selvi gibi dikmek için
    Yürüdüler binlercesi bircesine
    Bir barış imecesine

    Dudaklarında bağımsızlık türküsü
    Sokaklardan bir kan gibi geçtiler

    VIII. İLK KURŞUN

    Karakol önünde
    Neo Gestapo Adam
    Ve özgürlük ormanı göz göze geldiler bir an
    Birinin gözlerinde kin, ötekilerde inanç
    Bağımsızlık marşını okudular
    Sesleri bir ulu koroydu dağlarda yansıyan
    Ve uzun bir süre beklediler
    İçerde onlardan biri vardı
    Onu istediler
    Bir ölümü paylaşmaya gelmişlerdi
    Belki de

    Cevap ilk kurşundu
    Bir cam gibi parçalandı gece
    Böylece barış ormanı kurşunla taranacaktır
    Yüreği pek adamların bağrı kanlanacaktır
    Öyleki beklenen güneş kanlarımızda kızarsın
    Özgürlük gülü
    Kanımızla beslenip büyüsün

    Kaçan kaçar
    Varan varır
    Bizim yüreğimiz pek

    IX. İNSAN KANI BİTEKTİR

    İnsan kanı bitektir
    Tohumdur bir nice yaşamaya
    Şiire, aşka, öyküye

    İnsan kanı bitektir
    Emzirir toprağı annece
    Selviler, çamlar, çimenler
    Ve yediveren güller bitsin diye

    İnsan kanı bitektir
    Özüdür güneşin, denizin, yaprağın
    İnsandır o açar her yerde
    Umutta, hüzünde, özgürlükte

    Biz geleceğe kan verenleriz
    Onun için yaşarız gelecekte
    Gestapo adamsız ve putsuz
    Suyla, otla, böcekle kardeşçe

    X. BİR MEHMET KILAN’DI

    O, Dersim toprağının büyütmesi
    Bir Mehmet Kılan’dı
    Bıyıkları gibi yüreği kocamandı

    Eğilmeye alışamadı nedense
    Alçak sesle konuşmaya o
    Gözleri ışıl ışıl sevgi
    Ve zaman zaman öfke
    Saçları canlı bir isyandı

    Bundandı onun dağlara tutkusu
    Bundandı onun şaraplara tutkusu

    Basbariton bir Mehmet Kılan’dı
    Bıyıkları gibi yüreği koskocamandı
    Kurşunlardan da baskın
    Ordaydı, orda olacaktı, eylem içinde vardı
    Ve nice hileye, zulme, kalleşliğe
    Yumruğunu koyardı

    O bir Mehmet Kılan’dı
    Nice kahpe faklarından geçip gelmişti
    Ortaya bütün insanlığını koymuştu
    Bütün sevgisini yiğitliğini
    Ama aldandı
    Bir kin kıvılcımı sarstı onun
    Kıvırcık saçları altındaki başını
    Çevresine bir kan gölü yayıldı

    XI. VURMA KENDİ ELLERİNE

    Kiminin tabanı nasırlı
    Vur Mehmetçik vur
    Kiminin kağıt gibi
    Vur Mehmetçik vur
    Ama aynı yolun yolcularıyız
    Vur Mehmetçik vur

    Tezkerene altmış gün var öyle mi
    Biz komünistiz demek
    Kızılbaşız, Pis Kürdüz, n’apalım
    Vur Mehmetçik Vur

    Senin de bir köyün var değil mi
    Anan çapacı el işinde
    Nişanlının adı Fatma
    Vur Mehmetçik vur

    Saçlarım zaten dökülüyordu
    Bıyıklarım büyür yine
    Ben inançlıyım ağlamam
    Vur Mehmetçik vur

    Sen benim elimsin Mehmetçik
    Vurma kendi ellerine
    Sen benim gözümsün Mehmetçik
    Vurma kendi gözlerine

    XII. YÜZLER

    Kimi on yaşında bebe
    Kimi yaşlı, ‘bı zone ğa qısekene’
    Liseli, üniversiteli, mektepsiz
    İşçi, öğretmen, mühendis
    Terzi, berber, işsiz
    Tiyatro oyuncusu
    Ve köylü idiler

    Betonların üstüne boylu boyunca uzanmıştılar
    Gözlerinde kan gülleri
    Tenleri bir kez daha çelik
    Bir ateş çemberinden geçmiştiler
    Paraları, saatleri, bel kayışları alınmıştı
    Kimi ayakkabısız
    Kiminin gömleği kana bulanmıştı
    Ekmeklerini kardeşçe bölüşmüştüler

    Camlardan meraklı gözler süzüyordu onları
    Kafese konmuş azgın hayvanları
    Gökyüzü yaratıklarını, eşkiyaları
    Seyreder gibi…
    Küfürlerinde alabildiğine cömert
    Ve sanki sevgi denen şeyi hiç bilmemiş
    Seyircilerdi bunlar
    ‘Onları düşünmeye alıştırmamışlardı’

    Yüzler onurlu ve sakindiler
    Geçmişe karşı anlayışlı
    Geleceğe kararlıydılar
    Daha çok ateş çemberi bekliyordu onları
    Birşeyler bitmemişti daha
    Anlıyorlardı

    Garnizon nezarethanesinde Yüzler
    Betonlara boylu boyunca uzanmıştılar
    Ekmeklerini kardeşçe bölüşmüştüler

    *bı zone ğa qısekene: kendi diliyle konuşuyordu.

    Dost, Ağustos 1970

    Kemal Burkay şiirleri Yüzler Şiiri - Kemal Burkay Yüzler Şiiri - Kemal Burkay şiiri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Dersim Şiiri – Kemal Burkay

    Bir Mehmet Kılandı Şiiri – Kemal Burkay

    A Be Ce Şiiri – Kemal Burkay

    Vurma Kendini Ellerine Şiiri – Kemal Burkay

    Ve Ol Hikâyat Şiiri – Kemal Burkay

    Türküler Aşıp Geçer Taşlardan Şiiri – Kemal Burkay

    Bunları da Okuyun

    Eski Nisan Şiiri – Ataol Behramoğlu

    21 Mart 2022

    Başka-Kendilerimiz İle Kendi-Başkalarımız Ve Kendi-Başkalarımız İle Başka-Kendilerimiz Arasından Şiiri – Özdemir Asaf

    29 Aralık 2021

    Maveraünnehir Dökülmez! Şiiri – Altay Öktem

    29 Aralık 2021

    Dudağında Yangın Varmış Dediler Şiiri – Neyzen Tevfik

    29 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Aşık Veysel Şatıroğlu

    Dokuz Ay Koynunda Şiiri – Aşık Veysel Şatıroğlu

    Aşık Veysel Şatıroğlu

    Dokuz ay koynunda gezdirdi beni Ne cefalar çekti ne etti Anam Acı tatlı zahmetime katlandı…

    Seyahat Şiiri Şiiri – Arif Dino

    29 Aralık 2021

    Olmayacak Dua Şiiri – Ahmet Selçuk İlkan

    28 Aralık 2021

    Geliyor Nazlımın Göçü Şiiri – Karacaoğlan

    29 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Yol Ver Dağlar (Sılama Gideyim) Şiiri – Karacaoğlan

    29 Aralık 2021

    Değil (Bu Yolun Yolcusu) Şiiri – Şah Hatayi

    29 Aralık 2021

    Dokunmak İnceliktir Şiiri – Sina Akyol

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Agah şiirleri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Karacaoğlan şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri Ruhsati şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.