-I-
“Bir kalbi anlatmak için,
Bir sükût kafidir.” (*)
Sözüne bir karşılık olarak:
Sükûtu bozana kâfir mi diyeceğiz?
Keşke böyle bir düşüncenin,
Ve ruhumuzu gölgeleyen gürültülerin,
Tesirinden – sesinden
Uzaklaşıp – kurtulup,
Bu duygumuzu
Aydınlığa çıkarabilseydik,
Ve şöyle deseydik:
“Bir kalbi anlatmak için”
Bir sükût değil,
Bin sükût kâfi değildir…
(*) Racine (Jean) – 1639 – 1699
-II-
Sükût!
Gürültülerin
Belirsiz çerçevesinin,
Paslı sınırlarına
Dayanıp kalsa da;
Kendi sessizliğini bozan inlemelerin
Arasına gerilip uzansa da,
Mahkûmdur gene bin teselli beklemeye;
Bir çıkmaz yolun sonunda,
Kederle dolup
Gitmeye,
Heder olup
Silinmeye..
-III –
Bir çerçeve köşesinde
Çarmıh’a çekilmiş gibi varlık,
Duyguların kapıları
Az da olsa,
Bırakılmadıktan sonra
Aralık,
Sükûta kavuşamaz
Kendi hürlüğünde;
Ne de dost seslerin
Derinliğinde
Ne aydınlık,
Ne karanlık…
-IV-
Aydınlığın
Kaybolduğu yerde
Ürküntü;
Rahatlığın
Solup – tükendiği düzlükde
Gürültü,
Bırakın – bırakın
Böyle bir yaşamayı,
Zavallı bir kâlbi anlatacağız diye,
Kendi köşesinde
Ezilip – büzülen,
Bir sükûtu kırmaya;
Sönük bir ömre
Adamayı..