Bunları da Okuyun

    Felsefe Şiiri – Ahmet Ada

    29 Aralık 2021

    Âşık İbrahim De Bir Mâ’na Söyler Şiiri – Kul Himmet

    29 Aralık 2021

    Boşuna Şiiri – Müştak Erenus

    29 Aralık 2021

    Ay Dost Deyince Yeri Göğü İnleten Şiiri – Neşet Ertaş

    29 Aralık 2021

    Dildeki Leşker-i Enduh Güzer Bilmezler Şiiri – Urfalı Şair Nâbi

    29 Aralık 2021

    Geldim İşte Şiiri – Ahmet Telli

    28 Aralık 2021

    Âgâz-ı Gazeliyyât 337 Şiiri – Agah

    29 Aralık 2021

    Ne Sendendir Ne Bendendir Şiiri – Urfalı Şair Nâbi

    29 Aralık 2021

    Yokolmadılar Şiiri – Rabindranath Tagore

    29 Aralık 2021

    Varlık Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    28 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Necdet Evliyagil»Çocukların Görkemli Düşü Şiiri – Necdet Evliyagil

    Çocukların Görkemli Düşü Şiiri – Necdet Evliyagil

    Necdet Evliyagil- Necdet Evliyagil
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Gök gürledi,
    Bulutlar;
    Damla – damla
    Eridi – tükendi,
    Ve bir anda
    Gök boşluğunca
    Özgürlükten arınıp
    Denizle – toprağa
    Tutsak düştü,
    Gök’le – yer
    Doyasıya öpüştü;
    Yağmurdan sonra beliren,
    Esrik bir rüzgâr
    Gibi esen
    Yedi renkli gökkuşağı,
    Gökyüzünden
    Yeryüzüne düğümlendi..
    Öylesine buğulu – coşkulu
    Bir düğümlenmeydi ki bu,
    Gecelerce görünmedi,
    Gündüzlerce
    Bulut – bulut
    Yaprak – yaprak,
    Dal – dal
    Çiçek – çiçek,
    Derinden – derine
    Ürperdi,
    Bir asma köprü gibi
    Gök’le – yer arasında,
    Martıların
    Beyaz kanatlarının ardında,
    Gözlere sığmayan,
    Yürekleri okşayan,
    Çizgi – çizgi
    Pırıl – pırıl
    Parmak kalınlığında
    Yayını gerdi,
    Mavilikler,
    Dalga – dalga
    Bu büyülü
    Kemerin altında
    Eriyiverdi..
    Gökkuşağının içinden,
    El – ele
    Gönül – gönüle
    Güle oynaya
    Geçen çocuklar,
    Sonsuza dek
    Mutlu oldular,
    Kıvançla doldular;
    Bulutlara – rüzgârlara
    Yaklaştıkça – kucaklaştıkça
    Ele avuca sığmayan
    Sanki birer yıldızdılar,
    Şarkılar söyleyerek,
    Birbirlerini kutladılar,
    Bakışlarını gülücüklerini
    Tümleyerek,
    Birbirlerinin saçlarını
    Okşayarak – severek,
    Kuşlar gibi cıvıldaşarak
    Mutlu yarınlara
    Minik yüreklerini adayarak
    Alabildiğine koştular,
    Işık – ışık
    Gizle doldular
    Derinliğine kayboldular.
    Uzun süren
    Bir yolculuktan sonra
    Renkli kemere ulaşmışlardı,
    Niçin kızlar erkek
    Erkekler kız olmamıştı?
    Bir eski öykü
    Canlanmamıştı?
    Oysa gökkuşağını
    Gerilerde bırakmışlardı,
    En sevdikleri renkleri
    Tutup ararlarında paylaşmışlardı,
    Bir düş müydü gördükleri
    Uyandıramadıkları,
    Rüzgârların
    Uğultulu sesini
    Anımsayamadıkları;
    İki adım öteye
    Sıçrayamadıkları,
    Minik elleriyle
    Tutamadıkları neydi?
    Nerdeydi
    Doruklardan taşan
    Engin yaşantılarındaki
    O görkemli bahçeler?
    Karanfiller, kırmızı güller
    Ve tüm renkli çiçekler
    Gökkuşağına mı yansımışlardı?
    Kokularından arınıp
    Dalga – dalga
    Yerden göğe mi uzanmışlardı?
    Renkler
    Gölgeler boyu
    Tırmandılar,
    Mavi – mavi
    Koyu – koyu
    Bulutları – yıldırımları
    Kovalayarak,
    Avuç – avuç
    Rüzgârlara tutunarak
    Yıldızları okşayarak,
    “Ay – dede” ‘ye ulaştılar,
    Altın sarısı renkli
    Sivri kuyruğuna,
    Denizlerin
    Maviliklerinden kopardıkları
    Tüm dalgaların,
    Köpük – köpük
    Beyaz, bembeyaz
    Yankılarını bıraktılar..
    Daldan – dala
    Sıçrayan serçeleri
    Kıskandırırcasına,
    Ayça’ya doğru
    Koştular,
    Kanatlandılar, uçtular
    Birer – birer
    Üzerine kondular;
    Sevinçleri doyumsuzdu,
    Yürekleri korkusuzdu,
    Yiğit birer er gibi
    Dağları – tepeleri
    Ölü denizleri
    Aştılar,
    Dev evrenlerindeki
    Sarı altın topu oluşturan
    Ay – dede’nin
    Pırıltılı yumağına,
    Adım – adım
    Ulaştılar..
    Ilık bir esinti,
    Üç – beş damla yağmur
    Çocukların,
    Minik burunlarını
    Okşadı – ıslattı;
    Gökkuşağı,
    Işıklı gözlerinde
    Büyüyerek – küçülerek,
    Gökboşluğunda
    Görkemli yayını yitirdi,
    Taze anılarının
    Renkli sessizlikleriyle
    Tümleşerek
    Ve gülücükleriyle
    Öpüşerek
    Boyutlu düşlere dönüştü..
    Gözlerini
    Boncuk – boncuk
    Açtıklarında,
    Pembe – pembe
    Çevrelerine baktıklarında
    Gökkuşağının,
    Bir salıncak gibi döndüğünü
    Ve ellerinden tutarak,
    Buluttan – buluta
    Atlatarak – koşturarak
    Yuvalarına
    Doğru sürüklediğini,
    Güle – oynaya
    Odalarına – yataklarına
    Götürdüğünü,
    Duvarların – eşyaların
    Oyuncakların
    Gülümsediğini – seviçlendiğini
    Gördüler,
    Yarım kalan
    Bir yolculuğa
    Doyamamanın
    Burukluğuyla irkildiler,
    Yürekten üzünçlendiler..
    O güzelim renkli düşlerini
    Bir kez yakalamak,
    Peşinden koşmak için
    Gözlerini
    Yeniden yumduklarında,
    İnci gibi
    İki – üç damlanın
    Yanaklarından kayarak,
    Yastıklarında
    Gökkuşağı örneği
    Çember – çember
    Dağıldığını,
    Islanmış o ipek
    Saçlarına karıştığını
    Anımsadılar,
    Düşle – gerçek arasındaki
    O cambaz telini
    Andıran çizgiye tutunamadılar,
    Mutlu olamadılar;
    Kısa süren bu gezinin
    Tadına varamadılar…
    Birden – derinden,
    Cennet’in
    Ayaklarının altında
    Uzandığını bilmedikleri,
    Tanrı’nın eşi
    Annelerinin
    Ilık soluğuyla
    Doldular,
    Biranda
    Onun
    Yürekten çağıran
    Sesiyle uyandılar;
    Yitirdikleri
    Renkli düşleri nedeniyle
    Yaşamları süresince
    İçtenlikle gülümseyemediler,
    Büyümek – serpilmek
    İstemediler,
    Özlem dolu düşlerine
    Yenik düştüler,
    Üşüdüler.

    I.

    Ülkemizde,
    Türkiyemizde,
    Yüz bin kişiden
    Kırk bini çocukmuş,
    Cumhuriyet’imizin
    Onuncu Yılı’nda,
    1933’ün
    Ekim yirmi dokuz’unda;
    Büyük Atatürk’ün
    Mutlu buyruğunun altında:
    “On yılda on beş milyon genç
    Yarattık her yaştan”, diye diye
    Gırtlaklarını yırtarcasına
    Çocuk yaşlarında
    Kıvançla coşanlar,
    Onuncu Yıl Marşı’nı söylerken,
    O’nun ulusu
    Birbirine dayalı,
    Bağlı – saygılı
    Kenetlenmiş
    Bir yumruk gibiydi..
    Aradan geçti
    Tam kırk altı yıl,
    “Her yaştan” değil,
    Salt çocuklardan oluşan
    Ve de sevi’ye susayan
    On altı milyonluk
    Bir yavru ordu’ya
    Kavuştuk..

    Yoksulluğa,
    Okulsuzluğa,
    Yalnızlığa bırakılmış,
    Yaşantı’dan
    Bugünden değil
    Dünden usandırılmış,
    Oyuncak görünümlü
    Oyuncaksız,
    Giysisiz, bakımsız,
    Barınaksız – şarkısız
    Çocuklardan
    Oluşan ordu’nun
    Tutabiliyor musun
    O güzelim,
    O cılız
    O minik ellerinden? .

    Çekebiliyor musun
    Varlıklarını tümden
    Bağrına derinden? .

    Güvence verebiliyor musun
    Yarınlarına,
    En güzelinden? .

    Sararmış yanaklarına
    Bir mutluluk öpücüğü
    Bırakabiliyor musun? .

    Yalnızlıklarına
    Ortak olabiliyor musun? .

    Karanlıklarını görebiliyor,
    Aydınlığa değil
    Bir avuç
    Işık demetine dönüştürebiliyor musun? .

    II.
    Dört milyarı aşarı
    Dünya nüfusu’nun,
    Bir buçuk milyarı
    Çocuklardan oluşuyormuş;
    Bunun bir milyar’dan çoğu
    Gelişmemiş-serpilmemiş,
    Az gelişmiş-yeşermemiş
    Ülkelerin çocukları,
    Asya’lısı-Afrika’lısı,
    Denizlerin ortasında
    Köhne tekneleri
    Vatan bilmiş,
    Açlıkla savaş vermiş,
    Kıvır-kıvır saçlı
    Vietnam’lısı-Madagaskar’lısı,
    Kamboçya’lısıGüney Amerika’lısı..
    Oysa
    Süt’ün tadını değil,
    Rengini bile bilmeyen,
    Üzünçlü annelerinin
    Çekilmiş memelerinden,
    Bir kez olsun
    Kana-kana
    Süt yudumlayan,
    Doyamayan,
    Sarılacak
    Sıcak bir bağır,
    Başını dayıyacak
    Sağlam bir omuz
    Bulamayan;
    Gülemeyen-ağlamayan
    Milyarı aşan çocuklarla,
    O iç açıcı
    Siyah, yeşil, mavi gözlü
    Renkli bulutlarla
    Dolabiliyor,
    Yumuşak saçlarından
    Tutabiliyor,
    Okşayabiliyor musun?

    III.

    Çocuklarla dolmadıktan,
    Onlara yaklaşmadıktan,
    Koklamadıktan-kucaklamadıktan;
    Sorunlarına
    İçtenlikle bakmadıktan,
    O küçük,
    O ürkek,
    O buruk bakışlarını,
    Acı gözyaşlarını
    Gözlerinden bulmadıktan,
    İçine akıtmadıktan sonra
    Kimin yılını
    Renklendirmek, çiçeklendirmek
    Ve taçlandırmak;
    Büyüklerin
    Kendilerini avutmaları uğruna,
    Hangi mutsuz miniklerin
    “Çocuk Yılı”na katılmak;
    Sevinmeyi unutan değil,
    Adını bile
    Bilmeyen-duymayan
    Çocuklara
    Neyin bayramını kutlamak,
    Onları onurlandırmak? .
    Bırakmak, bırakmak tümden
    Yaldızlı-pırıltılı
    Sözcükleri,
    Yapmacık gülücükleri;
    “Yarının büyükleri”ne
    Selam göndermek,
    Birer-birer övmek
    Ve övünmek yerine,
    Onlar adına
    Bizlerin kutladığı,
    Törenler yaptığı
    Bu mutsuz günlerinde,
    Üzünçlenmek-dövülmek;
    Çocuklardan utanmak
    Ve bağışlanmalarını
    Dilemek gerek..

    IV.

    Yoksulluklarının-umarsızlıklarının
    Üzerine gidebiliyor;
    Engebeli dar yollarında,
    Çıkmaz sokaklarında
    Ellerinden tutabiliyor,
    Yarım kalmış
    Renksiz düşlerini
    Renklendirebiliyor,
    Sevince dönüştürebiliyor,
    Yaşantıyı ve insanları
    Sevdirebiliyor muyuz?
    İşte o gün
    Çocukların
    Günüdür-yılıdır
    En güzel bayramıdır..
    Ellerini çırpmasını,
    Kollarını açmasını,
    Şarkılarını tümlemenin
    Mutluluğunu tattıkları an,
    Onların ışıklı,
    Onların kıvançlı,
    Onların görkemli,
    Onların sevinçli
    Çığlıklarıyle
    İçimiz dolacaktır..
    Minik serçeler,
    Yeşil dallarda
    Şakıyarak
    Bu çığlığa koşan,
    Onu kanatlarıyla okşayan
    İlk dostları olacak,
    Renkli kelebekler,
    Minik böcekler
    Bu çığlığı paylaşarak,
    Kimseye bırakmayacak,
    O güzelim çocuklar,
    Yaşamları boyu
    Yalnız kalmayacaklar,
    Tek başlarına ağlamayacaklar.

    “TÜRK ÇOCUKLARI”

    “Türk çocukları Türk çocukları
    Gözler ileri başlar yukarı
    Yarınki hayat yurt ufukları
    Herşey sizindir Türk çocuklar
    Çocuklar aziz vatan malıdır
    Ulu ağacın birer dalıdır
    Yardım görmeli bakılmalıdır
    Özü ateşli Türk çocukları”.

    Bundan
    Kırk yıl önce,
    Çocuklar okullarına
    Giderken – gelirken,
    Soluk alıp – verirken
    Bu şarkıyı söyledi:
    “Gözler ileri
    Başlar yukarı”, derken,
    Kıvançla irkilirlerdi..
    “Çocuklar
    Aziz vatan malıdır”,
    Yarının en büyük
    Varlığıdır;
    Yeter ki “gözler ileri”
    “Başlar yukarda” olmalıdır;
    “Yardım görmeli bakılmalıdır”..

    Yıllar sonra,
    Bu güzelim
    Görüşleri – sözleri
    Ve yalın dilekleri
    Yerine getirebildik mi?
    Bu düşsel öyküleri
    Gerçekleştirebildik mi?
    En güvenilir kaynağımıza
    Yani çocuklarımıza
    Sahip çıkabildik mi?
    Onlara,
    “Ulu ağacın birer dalı”
    Gibi ellerimizi uzatabildik,
    Hor görmeyip
    İçtenlikle sarılabildik,
    İçtiğimiz anda
    Bağlı kalabildik mi?
    Bakımsızlıktan,
    Kırılıp dökülen;
    Sağlıklı yaşamanın
    Ve de sağlığın
    Ne olduğunu bilmeyen,
    Yüzü bir kez bile gülmeyen,
    Eğitime susuzluk,
    Sevecenliğe
    Özlem çeken
    Milyonlarca çocuğumuzla mı
    Dünya Çocuk Yılı’na
    Katılacağız;
    Şenlikleri onurlandıracağız?

    “Çocuk Islah Evleri”ndeki
    Binlerce çocuğumuzun
    Gözyaşlarını dindirmeden mi,
    Yuvadan yoksun,
    Dokuz milyon çocuğumuzun
    Sorunlarının üzerine gitmeden mi
    UNICEF’in (*) çağrısını
    Değerlendireceğiz kıvançla?
    Büyüklerin,
    Parlak söylevlerle
    Birbirlerini kutladıkları
    Törenlerle mi,
    Her tür yardımdan,
    Çocuk denli yaşamdan
    Yoksun çocuklarımızı
    Ödüllendireceğiz? .

    Büyüklerin,
    Salt çocukları değil
    Birbirini unuttuğu;
    Gençlerin acımasızca
    Birbirini vurduğu
    Ülkemde,
    Kim onlara korkusuz,
    Yarınından kuşkusuz
    Aydınlığın
    Demetini sunacak
    Pırıl – pırıl?
    Kim karanlıklarını
    Kökünden yıkacak?
    Kim onların
    Buruk bakışlarını okşayacak,
    Acı gözyaşlarını durduracak? .
    Kim sofrasında aş
    Yalnızlığında arkadaş,
    Kavuşamadığı okulunda
    Sıra,defter, kalem, olacak?
    Doğum yaparken
    Her yıl
    Elli bin ana’nın öldüğü
    Ülkemde, Türkiye’mde
    Anasız – bağırsız kalan
    Çocukların-yavruların
    Ellerinden kim tutacak,
    Üzünçlerini unutturacak?
    Onları
    Mutlu yarınlara
    Kim ulaştıracak?

    Her saniye
    Dört bebeğin
    Doğduğu dünyamızda,
    Çocuklar,
    İster beyaz,
    İster sarı,
    İster siyah
    Irktan olsunlar,
    Yeter ki yaşamları boyu
    Mutluluklarla dolsunlar.

    (*) UNICEF: Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Örgütü

    Çocukların Görkemli Düşü Şiiri - Necdet Evliyagil Çocukların Görkemli Düşü Şiiri - Necdet Evliyagil şiiri Necdet Evliyagil şiirleri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    2000 Yılı’nın Şiiri Ve İstanbul Şiiri – Necdet Evliyagil

    Yanılgı Şiiri – Necdet Evliyagil

    Yalnız Ve Yalnız Şiiri – Necdet Evliyagil

    Yalnızlık Şiiri – Necdet Evliyagil

    Yalnızlığa Övgü Şiiri – Necdet Evliyagil

    Yağmurun Düşündürdüğü Şiiri – Necdet Evliyagil

    Bunları da Okuyun

    Savrulan Külleri Ömrümüzün Şiiri – Ahmet Telli

    28 Aralık 2021

    Hasan’a Mektup – 14 Şiiri – Abdurrahim Karakoç

    28 Aralık 2021

    Gözünü Aç Şiiri – Neyzen Tevfik

    29 Aralık 2021

    Çelişkili Kötü Şiiridir Şiiri – Arkadaş Zekai Özger

    29 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Yavuz Bülent Bakiler

    Seni Yazdım Ebem Kuşaklarına Şiiri – Yavuz Bülent Bakiler

    Yavuz Bülent Bakiler

    seni yaşadıktan sonra anladım bana sensin mahşer nuru, kol-kanat içimde şahlanıp duran huysuz at dizginsiz…

    Öğrenim Şiiri – Ahmet Oktay

    29 Aralık 2021

    İthaf Şiiri – Cahit Irgat

    29 Aralık 2021

    Ömer Hayyam Dörtlükleri Şiiri – Ömer Hayyam

    28 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Beceriksiz Şiiri – Sunay Akın

    20 Mart 2022

    Ey Kanatsızlık Şiiri – Ece Ayhan

    29 Aralık 2021

    Kalbinde Kin Olmaz Şiiri – Urfalı Şair Nâbi

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri Karacaoğlan şiirleri Agah şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri Ruhsati şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.