Bunları da Okuyun

    Ölümlü Yaşamaya Hergünkü Çağrı-2 Şiiri – Turgut Uyar

    29 Aralık 2021

    Daralma Şiiri – Gonca Özmen

    29 Aralık 2021

    Gitme Giden Sana Sual Sorayım Şiiri – Pir Sultan Abdal

    29 Aralık 2021

    Vara Vara Vardık Bir Kara Taşa 2 Şiiri – Karacaoğlan

    29 Aralık 2021

    Tugan Til Şiiri – Abdullah Tukay

    29 Aralık 2021

    Gecenin Süvarileri Şiiri – Sadettin Kaplan

    29 Aralık 2021

    Gider Oldum Beyler (Gelince) Şiiri – Köroğlu

    29 Aralık 2021

    Herkes Ölür Ölümünü Şiiri – Yılmaz Odabaşı

    28 Aralık 2021

    Yarab İhsanına Bin Şükür Olsun Şiiri – Seyrani

    29 Aralık 2021

    78 Numaralı Duygusal Şarkı Şiiri – Bertolt Brecht

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Yabancı Şairler»Tristan Tzara»Yaklaşık Olarak Adam Şiiri – Tristan Tzara

    Yaklaşık Olarak Adam Şiiri – Tristan Tzara

    Tristan Tzara- Tristan Tzara
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    ağır pazar örtmüş kaynayan kanı,
    haftalık ağırlık çömelmiş kaslarına,
    kendi içine düşmüş nedensiz
    çalan çanları bulmuş ve biz de
    mutlu olacağız zincir sesleriyle
    çanlarla birlikte içimizde çaldıracağımız…

    bizi kamçılayan bu dil,ne ışıkta irkiliyoruz?
    sinirlerimiz kamçı zamanının avuçları içinde
    ve kuşku geliyor tek bir renksiz kanatla
    vidalayarak,sıkıştırarak,ezilerek içimizde,
    paketi açılmış,buruşuk bir kağıt gibi,
    acının balıklarının kaymasına bir başka
    yaşın armağını gibi…

    çanlar çalıyor nedensiz ve biz de…

    meyvelerin gözleri dikkatle bize bakıyor
    tüm hareketlerimiz kontrol altında,
    hiçbir şeyimiz yok gizli saklı.

    ırmağın suyu yatağını öylesine yıkamış ki,
    eski değişikliklerin altı oyulmuş…
    esrimeleriyle kurumuş kışkırtmalara bağlı,
    güçsüzlerin ilgisini çeken hayatların yaladığı,
    barlardaki duvarların ayaklarıyla sürüklenen
    bakışların tatlı çocuklarını taşıyor.

    günlük gazetelerin boğuculuğuna
    hizmet eden kaynaklar,
    kurumuş ellerle alınan bakışlar,
    dinlenmeyi veya eğlenmeyi gerektiren
    sabahın iliğine bir çiçek gibi vidalanan
    gülümsemenin kaygılı zenginliğini veren
    günün getirdiği aydınlık veya kuşkulu görüntü

    elektriğe dokunmalar,titremeler,sarsılmalar
    serüvenler,ateş,gerçeklik veya kölelik
    kentin kaldırım taşlarında kullanılmış
    ve sadakaların onca aşağılığı ile cezalandırılmış
    farklı fırtınalar boyunca sürüklenen bakışlar
    yakından izliyor su şeritlerinin çevresinde
    ve denizlere doğru akıyor beraberinde götürerek
    değersiz insannları ve onların aldatıcı görünüşlerini.

    ırmağın suyu yatağını öylesine yıkmmaış ki
    ışık bile kayıyor düz dalgada
    ve kayaların keskin parıltısıyla düşüyor dibe

    çanlar çalıyor nedensiz ve biz de…

    kendimizle birlikte taşıdığımız kaygılar,
    her sabah giydiğimiz
    iç giysilerimizdir bizim.
    yararsız metal bulmacalarla süslü,
    gecenin düşten elleriyle yıktığı,
    yuvarlak görüntülerin banyosunda arınmış,
    kentlerde kırımlarla kurbanlarla hazırlanmış,
    bakış açılarının yok edildiği denizlerin yakınında,
    tedirgin sertliklerin dağları üzerinde,
    kederli uyuşuklukların kentlerinde,
    kafanın üzerindeki ağır el…

    çanlar çalıyor nedensiz ve biz de…

    gidişlerle gidiyor,gelişlerle geliyoruz
    başkaları gelirken gidelim,giderken gelelim biz
    nedensiz,biraz kuru biraz güçlü sert
    ekmek,besin,daha çok ekmek eşlik eden
    dilin gamındaki tatlı şarkıya
    renkler ağırlıklarından vazgeçiyorlar ve düşünüyorlar
    düşünüyorlar ve bağırıyorlar ve kalkıyorlar
    ve besleniyorlar
    çekirdeğinin etrafında sözü dokuyan
    ısıyı düşüren düz duman gibi
    hafif meyveleriyle çağrıldığımız düşü

    çanlar çalıyor nedensiz ve biz de..

    yürüyoruz karınca gibi kaynayan yollardan
    kaçmak için
    bir görüntü şişesiyle bir hastalık tek
    tek bir hastalık ölümü beslediğimiz
    ezgiyi içimde taşıdığımı biliyorum
    ve korkuyorum
    ölümü taşıyorum,eğer ölürsem
    ölümdür beni görünmez kollarıyla
    taşıyacak olan

    sonlar ve hafifler zayıf otun kokusu gibi,
    sonlar ve hafifler nedensiz gidiş gibi,
    acısız,borçsuz,pişman olmaksızın…

    çanlar çalıyor nedensiz ve biz de

    bizi zincire bağlayan zincirin ucunu
    aramak niye?

    çanları çalın nedensiz ve biz de

    içimizde kırılmış çanları çalacağız
    sahte paralara karışan gümüş paralar,
    ağız dolusu gülünen bayramların kalıntıları
    ve fırtınada
    uçurumları açabilen kapılarla
    hava mezarları kuzeyli kemikleri öğüten değirmenler,
    başımızı göğe taşıyan ve
    erimiş kurşun geceyi damarlarımıza tüküren
    bayramlar.
    konuşanı konuşanı konusuyorum,yalnızım
    küçük bir gürültü değilim,içimde çok gürültü var
    donmuş bir gürültü,dört yol ağzında ezilmiş,
    nemli kaldırama atılmış.
    ölümleriyle birlikte koşturup duran insanların ayaklarına
    kollarını açan ölümün etrafında,
    saatin kadranında tek canlı güneşte yaşayan
    sıklaşıyor gecenin karanlık soluğu
    ve damarlar boyunca çalıyor deniz kavalları
    çeşitli varlıkların yataklarının oktavlarına aktarılmış
    yaşamlar yineliyor kendini sürekli atom
    yetersizliğine kadar.

    yukarıda öylesine yukarıda ki göremeyiz
    pek çok yoldan mor ötesini
    bu yaşamımızla göremediğimiz
    gidebileceğimiz yollar
    dünyaya gelmemiş,olabileceğimiz yollar
    veya uzun cok uzun zaman önce gitmiş
    olabileceğimiz yollar…
    unutulmuş olan ve zaman ve etimizi emen yeryüzü,
    tuzlar ve erimiş metaller kuyuların dibinde saydam,
    çekirdeğinde sözü dokuyan ısıyı
    düşünüyorum çağrıldığımız düşü….

    Tristan Tzara şiirleri Yaklaşık Olarak Adam Şiiri - Tristan Tzara Yaklaşık Olarak Adam Şiiri - Tristan Tzara şiiri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    XIII Şiiri – Tristan Tzara

    Üç Öğleler Arabistan’ında Şiiri – Tristan Tzara

    Olgunluk Şiiri – Tristan Tzara

    Göz Şiiri – Tristan Tzara

    Dada Şarkısı Şiiri – Tristan Tzara

    Dada Revüsü Şiiri – Tristan Tzara

    Bunları da Okuyun

    Ankara’da Şiiri – Ahmet Telli

    28 Aralık 2021

    Gidersen Yıkılır Bu Kent Şiiri – Ahmet Telli

    28 Aralık 2021

    Çetin Hâl Şiiri – Abdullah Tukay

    29 Aralık 2021

    Fuzulî Şiiri – Ahmet Günbaş

    29 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Ahmet Selçuk İlkan

    Acılar Duvarı Şiiri – Ahmet Selçuk İlkan

    Ahmet Selçuk İlkan

    Acılar kalbime bir duvar ördü Yıkmak istiyorum yıkamıyorum Dertlerim önümde bir deniz oldu İçinden bir…

    Kelimeler… Kelimeler… Şiiri – Özdemir Asaf

    29 Aralık 2021

    Ne Kadar Bilsen De Bilire Danış 2 Şiiri – Pir Sultan Abdal

    29 Aralık 2021

    Heyet-i Temsiliye Namına Şiiri – Attila İlhan

    28 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    İkinci Ayna Şiiri – Cahit Zarifoğlu

    29 Aralık 2021

    Yanımızda İki Melekler Gezer Şiiri – Pir Sultan Abdal

    29 Aralık 2021

    Kim Şiiri – Sefil Selimi

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Agah şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri Karacaoğlan şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Ruhsati şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.