Göğsünüzün örsünde nal dövüyorken gece,
Duyarsanız apansız bir kısrak kişnemesi;
Bir yele özlemiyle terli avuçlarınız
Karanlığın saçını okşuyorsa gizlice
Ve diken-diken ise bilcümle uçlarınız;
Duyduğunuz bu çağrı, sevdanın doru sesi…
Bir dağ dikeliyorsa eğik duruşunuzdan,
Çatlamak üzereyken kalbinizin kafesi;
İçinizdeki ırmak yokuşa akıyorsa,
Terliyorsa sesiniz yürek vuruşunuzdan
Ve bir kurt gözünüzden kırlara bakıyorsa;
Duyduğunuz bu çağrı, sevdanın doru sesi…
İçtiyseniz yatmadan bir dolunay dolusu
Yıldızı yudum-yudum gecenin çeşmesinden;
Örttüyse üstünüzü bir bulut inlemesi,
Elinizin altında ateşe döndüyse su
Ve bir ses içinizde ürküyorsa sesinden;
Duyduğunuz bu çağrı, sevdanın doru sesi…
Sıklaşırken yaşanan zamanda an dokusu,
Açılıp omuzdaki ömrün özge heybesi;
Yorgun seneleriniz bir anı paylaşırsa,
Bir teni giyinirse terli sağrı kokusu
Ve suskun aygırınız apansız taylaşırsa;
Duyduğunuz bu çağrı, sevdanın doru sesi…