Bir ellerinde anahtar
ve kelepçe diğer ellerinde
her çağın
maneviyat simsarları
geçtiler peştemallarında
karanlık şakırtılar
ve kırpılmamış sakallarından sızan
kirli sularla
Bense bir köşede mahcup
güzelliğimden utandım
Onlarsa geçirdiler günlerini
tapınaklarla hamamlar arasında
öyle teyellemiştiler kendilerini
inişlere yokuşlara uygun adım
gören kalabalık sansın diye
birde en ağır gül yağı
kokmaz mı koltuk altları
Bense, aman yarabbi, ne kadar sadeydim
Allahın bir garip mü’mini
Hiç intikam duygusu taşımaz, evet
kimseyi de sevmez ama
simsar, bir gözüyle örneğin baksa kitaba
bir gözü oanın mahrem yerinde
ayağında en sesli takunyalar
suratı pırıl pırıl yıkanmaktan
neye gerek,kir bağlasada kalbin etrafı
Bense kopmuş düğmesini dikerim gömleğimin
ikindiye çok var daha