Mutsuz, ipeksi, kırılgan bir şeydi, yaz!
Ruhumuzu nereye taşısak yazdan
kurtulamayacaktık. Şapkanın dalgın-
lığından başka neydi ki yaz! Omuz-
larımızdan sarkardı sarışın bir ince-
liğin boynumuzda açtığı rüya. Kaçır-
dığımız tanrının ıslığı yaza nı ayar-
lıydı kimbilir belki de yaz yorgunu
bir hayatın karnından yuvarlanan
çakıltaşlarıydık! …
Aşkın yüzümüzle buluşmasında daha
kederli ve daha yalnızdı yaz! Çünkü
hep yaz çocuğu bellediler bizi…Ve
bu yüzden yaz, ormanın gözünden
kaçtı. Yaz bunu da atlatır biliyorum,
yaz duygusu kimseden saklanmaz bu-
nu da biliyorum peki ama nerden geliyor
boşluğun o müthiş zarif tadı!
Yazın rüzgârı ardına kadar balkon. Bak
nasıl da sığınıyoruz kendine gecikmiş
bir aşkın oyuncak saatlerine…Cumbalı
ama tuhaf bir ev kokusuydu ve öpücük-
lerle eğitirdi ayrılığı yaz! Ve fazla hatıra-
dan boynu bükük birden yaşlanırdı ağaçlar…
Aşk ve yaz o ilk şaşkınlık! İkisi de
düşleriyle gelir ikisi de çabuk biterdi…