aslı’ya, bir.. bir yol ağzında
.
üç gün geçti yıllardır yok gibi
bir sesti oysa, günün solgun ışığından bir kesit
sessizliğe bürünmüş bir ölü dalga, kerem gibidir
anı olur, bahar gelir, kül olur yana yana
çağlanın çıktığı gündü diyelim
uzunca bir ayrılıktan sonra
basit şeyler için ödenmiş bedeller
kalbimdeki iyilikler
misal bir kitabı verdik matbaaya
başka bir kitap başladı yeniden
üç gün geçti hep o varmış gibi
şişli’deydik; ama sanki viyana’da bir akşam
bira bahçeleri, isli yanık köprüler
duvarlarına melek resimleri çizilmiş yapılar
bulmuştum teninde, hanımefendi sokaklar
ayrılık, aramızda saçları liseli bir kızın
ay ışığında geceleri varmış, veda öpücükleri
balkona çıkıp barış manço’dan şarkılar söylermiş
ne yapsam da ebrusunda gül işleri, gülümseyişleri
üç gün geçti yüzüme düşen bir yaprak rengi
ölenlerin telefonlarını saklıyorum, pardon söylemem
bir gülün açarken hatırladıkları düşüyor aklıma
fakat işte sinemalar, iş hanlarının tarihi, biralar
yeniden aşık olunur, bu ne demek, her şey güzel
sonra yine parmaklar, saçlar, başrolde kim
yani ipini kendi çeken bu hayal, pardon hayat
bana fazlaca dokunuyordu sevgilim
ayrılık aramızda yaz günleriymiş tenha
buruşuk ama tertemiz çamaşırlar
tokalara takılı kalmış saç telleri
çekilmemiş ağrılı bir diş, kıyıyı nakışlayan yosun
bitlis’te bir askerin tren düdükleri
şimdiye dek düzelttiğim, dizdiğim bütün kelimeler
ne diyeyim ki; bu aşk, bu hüzün, bu keder
basit şeyler için ödenmiş bedeller
kalbimdeki iyilikler
şimdi bir kitabı verdik matbaaya
başka bir kitap başladı yeniden
üç gün oldu bir düş gibiymiş zaman, iyiyim
biliyorum bir ağaç aslı gibidir, benzemez hüzne
bir dal, asılı kalır da sessizliğe ölmez kimse
bir pencere aslı gibidir yani, açılır uzak bir iskeleye
yakın dursan biraz daha, kendini, hayatı sevdirsen
üç gün geçti, üç yıl geçti sanki içimden