Yalan ve alçaklık hüküm sürüyordu bütün İspanya’da.
Canevinden vurulmuş İspanya, yoksul, zayıf ve sarhoş,
ve düşürülmüş; döndürülmüş festival arsızına
ulaşamayalım diye onun yaralı eline.
Daha dün, ermiştik delikanlılık çağına; bir kötü
zamandı, kederli günlere gebeydi gelecek.
Koşumsuz efsane canavarına binmek isterken biz
uzuyordu deniz batık gemilerden hazımsızlık çekerek.
Bıraktık kirli kadırgaları limanda,
altın bir gemiyle çıktık sefere
engin denizlere doğru, bakmaksızın kıyıya,
demir aldık, yelken açtık, hükmederek denize.
O günden beri derinliklerinde düşlerimizin
-eksiliyordu şerefsiz, yenik bir yüzyılın mirası-
savaşıyordu karmaşamızla güçlü ışığı ülkelerin,
ve bir şafak süzülmek istiyordu içeri.
Deliliğin peşine takılmıştı herkes;
güç varken kollarlında henüz, eminken cesaretinden;
bıraktı ayna gibi parlatılmış zırhını;
ve dedi: “Bu gün olmayabilir, ama yarın… benimdir.”
Bu gün o dünün yarını… Ve bütün İspanya
o değersiz, pis karnaval giysileriyle ortada,
ve yoksul ve zayıf ve sarhoş hâlâ;
acı şarabını çekiyor yarasından akan kanla.
Sen, gençliğini yitirmeyen, amacın varmaksa
en yükseğe, serüvene atılacaksın,
o saf ve dupduru elmasa benzeyen
berrak ve kutsal ışığı uyandıracaksın.
“MADRİD! MADRİD! ÇINLASIN ADIN”
Madrid! Madrid! İyice çınlasın adın,
bütün İspanyalar’ın dalgakıranı!
Yer yarılır, gök gürler,
sense karnında bir kurşun gülümsersin.
Madrid, 7 Kasım 1936