Benim bir kalbim vardı
Kusursuz inciler döker yağmur dilenirdi
Sular akar gider, günışığı şaşkın
Her gazete sayfasında bir bulmaca bahanesi
Önce ömrümüz sarsıldı, sonra tek sıra kuyruğa girdik acının önünde
Ardından yapraklarını döktü aşk:
Kimse anlamadı sonbaharın geldiğini…
Hep yıldızları sayıklayan güzel kız
Yengeç bir umut kıskacıdır bilmez misin?
Burçlar bazen zamansız mevsimlere işaret
Onu uğursuz sağanaklara göstermez misin?
Serin bir sonbahar gecesi
Ben, kalbim ve yıldızlar
Hepimiz hayata deli gibi bağlanacak kadar yalnız kaldık
Hepimizde aşkın çınlayan nefesi…
Benim bir kalbim vardı
Gölcük’te yağmur var
Kırık bir gökkuşağı varlığını duyurmaya çalışıyor
Her şey paramparça olacak bir süre
Tanrı’nın sözü bile.
Düşlerimin kış uykusundasın
Hiç bitmeyecek bir mevsimin ortasında
Bu yüzden her dem sürecek anıların tazeliği
Gözlerin toy bir badem olarak kalacak…
Söz bazen zavallı şarkı,
Bazen şiir boşluğa atılan kırık taş.
Benim bir kalbim vardı
Coşkulu işkenceler yaşayan
Her çığlıkta içindeki yarayı kahramanlık nişanı sanan
Artık umursamıyorum mu sanıyorsun susan çığlıkları?
Taş devriydi: Önce anılar gömüldü, önce yazılmamış mektuplar önce şarkılar.
Bu sessizlik haksız bir kıyamet değil de ne?
Benim o kalbim suskunluğu bozan klarnet,
Yivli tüfeğin teptiği omuz,
Bir ömrü sıfırlayan sırat köprüsü…
Söylenmedik ne mi kaldı bu mevsimde?
Bir şeyler kaldı mutlaka: Mahcup bir ıslık,
es geçilen bir demet anı.
Artık hepsini elbirliğiyle saklıyoruz
Küçük bir çocuğun maymun resimli çantasında
Yıllar sonra meraklısı çıkıp açarsa
Kendi hüznünü de bulsun diye.
Ömrümüz bir ay tutulmasıydı
Kendine sarıldıkça kayboldu rengi
Aşk için maviydi diyorlar, denizi andırıyor en çok
Gemiler uzaklaştıkça o da eskiyor
Kocamış bir kurdum artık değneksiz köylerde
Çocuklar kuyruğuma teneke bağlayıp hazrolda şiir okuyor
Hayır çıldırmadım, en az deli dumrul kadar yokuşun başındayım
Elimde hangi parçalanmış şarkı varsa dağıtıyorum çocuklara
Gölgesi kırık bir ömre düşen aşk nasılsa ganimet sayılır
Benim bir kalbim vardı
Taşımadı bunları.