Bunları da Okuyun

    Gece Şiiri – Ahmet Muhip Dıranas

    29 Aralık 2021

    Hele Sabreyle Sabreyle Şiiri – Ruhsati

    29 Aralık 2021

    Dilbera Hüsnü Ruhin Gülzar Ü Cennet Bilmişem Şiiri – Şah Hatayi

    29 Aralık 2021

    Vurma Nurettin Şiiri – Yusuf Hayaloğlu

    28 Aralık 2021

    Son Armağan Şiiri – Ayten Mutlu

    29 Aralık 2021

    Farsça Kıt‘a Ve Müfredler 5 Şiiri – Aziz Mahmud Hüdayi

    29 Aralık 2021

    Dönük Sırt Şiiri – Nail Abbas Sayar

    29 Aralık 2021

    Akbabalar Kelebekler Şiiri – Ahmet Telli

    28 Aralık 2021

    Parıltı Şiiri – Behçet Necatigil

    29 Aralık 2021

    Yüz Bin Yıl Öğünse Kabul Değildir Şiiri – Teslim Abdal

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Nazım Hikmet Ran»Saman Sarısı 1-2 Şiiri – Nazım Hikmet Ran

    Saman Sarısı 1-2 Şiiri – Nazım Hikmet Ran

    Nazım Hikmet Ran- Nazım Hikmet Ran
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    I

    Seher vaktı habersizce girdi gara ekspres
    kar içindeydi
    ben paltomun yakasını kaldırmış perondaydım
    peronda benden başka da kimseler yoktu
    durdu önümde yataklı vagonun pencerelerinden biri
    perdesi aralıktı
    genç bir kadın uyuyordu alacakaranlıkta alt ranzada
    saçları saman sarısı kirpikleri mavi
    kırmızı dolgun dudaklarıysa şımarık ve somurtkandı
    üst ranzada uyuyanı göremedim
    habersizce usulcacık çıktı gardan ekspres
    bilmiyorum nerden gelip nereye gittiğini
    baktım arkasından
    üst ranzada ben uyuyorum
    Varşova’da Biristol Oteli’nde
    yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığım yoktu
    oysa karyolam tahtaydı dardı
    genç bir kadın uyuyor başka bir karyolada
    saçları saman sarısı kirpikleri mavi
    ak boynu uzundu yuvarlaktı
    yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığı yoktu
    oysa karyolası tahtaydı dardı
    vakıt hızla ilerliyordu yaklaşıyorduk gece yarılarına
    yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığımız yoktu
    oysa karyolalar tahtaydı dardı
    iniyorum merdivenleri dördüncü kattan
    asansör bozulmuş yine
    aynaların içinde iniyorum merdivenleri
    belki yirmi yaşımdayım belki yüz yaşımdayım
    vakıt hızla ilerliyordu yaklaşıyorduk gece yarılarına
    üçüncü katta bir kapının ötesinde bir kadın gülüyor sağ elimde kederli
    bir gül açıldı ağır ağır
    Kübalı bir balerinle karşılaştım ikinci katta karlı pencerelerde
    taze esmer bir yalaza gibi geçti alnımın üzerinden
    şair Nikolas Gilyen Havana’ya döndü çoktan
    yıllarca Avrupa ve Asya otellerinin hollerinde oturup içtikti yudum yu-
    dum şehirlerimizin hasretini
    iki şey var ancak ölümle unutulur
    anamızın yüzüyle şehrimizin yüzü
    kapıcı uğurladı beni gocuğu geceye batık
    yürüdüm buz gibi esen yelin ve neonların içinde yürüdüm
    vakıt hızla ilerliyordu yaklaşıyordum gece yarılarına
    çıktılar önüme ansızın
    oraları gündüz gibi aydınlıktı ama onları benden başka gören olmadı
    bir mangaydılar
    kısa konçlu çizmeleri pantolonları ceketleri
    kolları kollarında gamalı haç işaretleri
    elleri ellerinde otomatikleri vardı
    omuzları miğferleri vardı ama başları yoktu
    omuzlarıyla miğferlerinin arası boşluktu
    hattâ yakaları boyunları vardı ama başları yoktu
    ölümlerine ağlanmayan askerlerdendiler
    yürüdük
    korktukları hem de hayvanca korktukları belli
    gözlerinden belli diyemem
    başları yok ki gözleri olsun
    korktukları hem de hayvanca korktukları belli
    belli çizmelerinden
    korku belli olur mu çizmelerden
    oluyordu onlarınki
    korkularından ateş etmeğe de başladılar artsız arasız
    bütün yapılara bütün taşıt araçlarına bütün canlılara
    her sese her kıvıltıya ateş ediyorlar
    hattâ Şopen Sokağı’nda mavi balıklı bir afişe ateş ettiler
    ama ne bir sıva parçası düşüyor ne bir cam kırılıyor
    ve kurşun seslerini benden başka duyan yok
    ölüler bir SS mangası da olsa ölüler öldüremez
    ölüler dirilerek öldürür kurt olup elmanın içine girerek
    ama korktukları hem de hayvanca korktukları belli
    bu şehir öldürülmemiş miydi kendileri öldürülmeden önce
    bu şehrin kemikleri birer birer kırılıp derisi yüzülmemiş miydi
    derisinden kitap kabı yapılmamış mıydı yağından sabun saçlarından
    sicim
    ama işte duruyordu karşılarında gecenin ve buz gibi esen yelin içinde
    sıcak bir fırancala gibi
    vakıt hızla ilerliyordu yaklaşıyordum gece yarılarına
    Belveder yolunda düşündüm Lehlileri
    kahraman bir mazurka oynuyorlar tarihleri boyunca
    Belveder yolunda düşündüm Lehlileri
    bana ilk ve belki de son nişanımı bu sarayda verdiler
    tören memuru açtı yaldızlı ak kapıyı
    girdim büyük salona genç bir kadınla
    saçları saman sarısı kirpikleri mavi
    ortalıkta da ikimizden başka kimseler yoktu
    bir de akvareller bir de incecik koltuklar kanapeler bebekevlerindeki
    gibi
    ve sen bundan dolayı
    bir resimdin açık maviyle çizilmiş belki de bir taş bebektin
    belki bir pırıltıydın düşümden damlamış sol mememin üstüne
    uyuyordun alacakaranlıkta alt ranzada
    ak boynun uzundu yuvarlaktı
    yıllardır böyle derin uykulara dalmışlığın yoktu
    ve işte Kırakof şehrinde Kapris Barı
    vakıt hızla ilerliyor gece yarılarına yaklaşıyoruz
    ayrılık masanın üstündeydi kahve bardağınla limonatamın arasında
    onu oraya sen koydun
    bir taş kuyunun dibindeki suydu
    bakıyorum eğilip
    bir koca kişi gülümsüyor bir buluta belli belirsiz
    sesleniyorum
    seni yitirmiş geri dönüyor sesimin yankıları
    ayrılık masanın üstündeydi cıgara paketinde
    gözlüklü garson getirdi onu ama sen ısmarladın
    kıvrılan bir dumandı gözlerinin içinde senin
    cıgaranın ucunda senin
    ve hoşça kal demeğe hazır olan avucunda
    ayrılık masanın üstünde dirseğini dayadığın yerdeydi
    aklından geçenlerdeydi ayrılık
    benden gizlediklerinde gizlemediklerinde
    ayrılık rahatlığındaydı senin
    senin güvenindeydi bana
    büyük korkundaydı ayrılık
    birdenbire kapın açılır gibi sevdalanmak birilerine ansızın
    oysa beni seviyorsun ama bunun farkında değilsin
    ayrılık bunu farketmeyişindeydi senin
    ayrılık kurtulmuştu yerçekiminden ağırlığı yoktu tüy gibiydi diyemem
    tüyün de ağırlığı var ayrılığın ağırlığı yoktu ama kendisi vardı
    vakıt hızla ilerliyor gece yarıları yaklaşıyor bize
    yürüdük yıldızlara değen Ortaçağ duvarlarının karanlığında
    vakıt hızla akıyordu geriye doğru
    ayak seslerimizin yankıları sarı sıska köpekler gibi geliyordu
    ardımızdan koşuyordu önümüze
    Yagelon Üniversitesi’nde şeytan taşlara tırnaklarını batıra batıra dola-
    şıyor
    bozmağa çalışıyor Kopernik’in Araplardan kalma usturlabını
    ve pazar yeri
    ……….
    ……….

    Nazım Hikmet Ran şiirleri Saman Sarısı 1-2 Şiiri - Nazım Hikmet Ran Saman Sarısı 1-2 Şiiri - Nazım Hikmet Ran şiiri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Gözlerin… Şiiri – Nazım Hikmet Ran

    Piraye İçin Şiiri – Nazım Hikmet Ran

    Mavi Liman Şiiri – Nazım Hikmet Ran

    Vapur Şiiri – Nazım Hikmet Ran

    Çocuklar Ölebilir Yarın Şiiri – Nazım Hikmet Ran

    Yaprak Dökümü Şiiri – Nazım Hikmet Ran

    Bunları da Okuyun

    Aşı Şiiri – Ahmet Oktay

    21 Mart 2022

    Fransa İçin Şiir Şiiri – Asaf Halet Çelebi

    29 Aralık 2021

    Aynı Senin Gibi Şiiri – Abdülkadir Bulut

    29 Aralık 2021

    Go Home Hacı Go Home Şiiri – Can Yücel

    28 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    A. Kadir (Abdülkadir Meriçboyu)

    Birinci Oğluma Ninni Şiiri – A. Kadir (Abdülkadir Meriçboyu)

    A. Kadir (Abdülkadir Meriçboyu)

    Uyu tosunum uyu Altında sıcak toprak Üstünde ay ışığı Karpuz gibi büyüNe yaşadığımı yaşa Ne…

    Aşk Artık Burada Yaşamıyor Şiiri – Ahmet Selçuk İlkan

    28 Aralık 2021

    Ben Tecessüs Ettim Ruh-ı Meskûnu Şiiri – Seyrani

    29 Aralık 2021

    Lirik Tezler IV Şiiri – Adnan Satıcı

    29 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Kalbimin En Doğusunda Şiiri – Didem Madak

    29 Aralık 2021

    Rüzgârı Acıtan Doğu Şiiri – Bejan Matur

    29 Aralık 2021

    Tanrıya Şiiri – William Blake

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Ruhsati şiirleri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri Karacaoğlan şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Agah şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.