Bunları da Okuyun

    Âgâz-ı Gazeliyyât 241 Şiiri – Agah

    29 Aralık 2021

    Anamı Düşünüyorum Şiiri – Ali Yüce

    29 Aralık 2021

    Bavulları Hep Toplu Durmalı İnsanın… Şiiri – Can Dündar

    29 Aralık 2021

    Mektup Şiiri – Hüseyin Avni Dede

    29 Aralık 2021

    Tebrik 2 Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    28 Aralık 2021

    Şaşkın Şaşkın Şiiri – Can Yücel

    28 Aralık 2021

    Yalan da Olsa Şiiri – Uğur Işılak

    29 Aralık 2021

    Bin Üçyüze Tarih Kondu Şiiri – Ruhsati

    29 Aralık 2021

    Kurtulamazsın Şiiri – Yılmaz Odabaşı

    28 Aralık 2021

    Çıkmak Şiiri – Behçet Necatigil

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Mehmet Akif Ersoy»Said Paşa İmâmı Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Said Paşa İmâmı Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Mehmet Akif Ersoy- Mehmet Akif Ersoy
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Coşar âvîzeler artık, köpürür kandiller;
    Bu ışık çağlayanından bütün âfâk inler!
    Yalının cebhesi, Ülker gibi, baştan başa nûr;
    Nîm açık pencereler, reng ü ziyâdan mahmûr.
    Al, yeşil, mâvi fenerlerle donanmış kıyılar;
    Serv-i sîmînler atılmış suya, titrer par par.
    Dalgalardan seken üç çifte kayıklar sökerek,
    Süzülür sâhile, şâhin gibi, yüzlerce kürek.
    Bir taraftan bu akın yükseledursun karaya;
    Bir taraftan dökülür öndeki saflar saraya.
    Rıhtımın taşları, zümrüt gibi, Îran halısı:
    Suda bitmiş çemen, üstünde de Sultan Yalısı!

    Renk renk açmış o başlar, biriken mahşere bak:
    Fes, arâkiyye, sarık, yazma, bürümcük, yaşmak,
    Taylasan, takke, nazarlıklı hotoz, âbânî,
    Mâvi boncuk, oyanın türlüsü, dal dal yemeni…..
    Ama birçokları da’vetli değilmiş, kime ne?
    Bu açılmaz kapılar, şimdi, açık her gelene.

    Avlu, dış bahçe, harem bahçesi, taşlık, yer yer,
    Medd ü cezrin ebedî sâhası: Boy boy siniler,
    Ki donandıkça o başlarla, hemen, çepçevre,
    Tablalar, aydede çıkmış gibi, başlar devre!

    Yayılır baygın, ılık bir buğu, bir tatlı duman;
    Çözülür büsbütün âvâre sinirler o zaman.
    Kafalar tütsüyü aldıkça döner, mest-i hayât;
    İki el bir baş için, kim kime artık? Heyhât!

    Orta katlar, sofalar, belli ki da’vetlilere:
    Sofralar tahtanın üstünde değil bir kerre;
    Bir de, oldukça merâsimle mükellef huzzâr;
    Sonra, kalkıp oturanlar bütün ashâb-ı vakàr.

    Yatsı bir hayli geçer, çifte ezanlar verilir;
    Yazma seccâdeler artık yere, boy boy, serilir.
    Doğrulur Kıble’ye herkes, kılınır şimdi namaz;
    Derken «âmin! » çekilip arz edilir Hakk’a niyaz.
    — Başlayın Mevlid’e!
    — Lâkin, hani? Mevlid-han yok!
    — Sordurun!
    — Hiç de gören bir kişi, bir tek can yok!
    — Üsküdar’dan gelecek sözde, olur şey mi ki bu?
    Bâri söz verme…
    — Adam sen de, bırak meczûbu!
    — Bence aynıyle kerâmet delinin gelmediği:
    Şu ilâhîcilerin hepsi okur ondan iyi.
    — Bilemem.
    — Dinlediniz şimdi…
    — Evet, çok yüksek…
    Ama hazretle kıyâs etmeye gelmez.
    — Ne demek?
    — O anaç bülbüle eş beslemez artık yuvalar.
    — Pek uçurdun, a beyim!
    — Yok, ben uçurmam, o uçar.
    Sâde bir gelse… Fakat gelmedi, bilmem ki neden?
    — Beklemek nâfile, hâlâ ne gelen var, ne giden!
    — Harem ağsında haber…
    — Anlayabilsek, ne diyor?
    — Okuyun, beklemeyin emrini tebliğ ediyor.
    Gâlibâ Vâlide Sultan gazab etmiş hocaya…
    — Gazab ettiyse, çanak tuttu herif, doğrusu ya.
    Bir saray halkını -sultanla berâber- hiçe say;
    Bunca da’vetliyi, da’vetsizi beklet bir alay;
    «Oyun ettim size; hey sersem adamlar! » diye, gül!
    Çekilir nağme değil… Neymiş, anaçmış bülbül!
    — Kim bilir, özrü mü var?
    Dinleyemem varsa bile!

    Başlanır Mevlid’e mu’tâd olan âdâbıyle;
    Önce tevhîd okunur, gaşy ile dinler herkes.
    O, güzel, sonra, müessir, sekiz on parlak ses,
    Kimi yerlerde ilâhî, kimi yerlerde durak;
    Kimi yerlerde cemâ’atle beraber coşarak,
    Kalan üç bahri terennümle, çekerken «âmîn! »
    Ta uzaklarda çakar zulmet içinden bir enîn.
    Gecenin kalbi durur; ürperir inler, cinler;
    Açılan pencereler, göz kulak olmuş, dinler.
    O enîn karşıki sâhilden açılmaz mı biraz,
    Sûr-i Mahşer gibi sesler çıkarır, şimdi, Boğaz!
    Tutuşur, cebhe-i Sînâ’ya döner, sîne-i cev:
    Sanki yüzlerce yanık ney savurur, yer yer, alev!
    Kayalardan, kıyılardan bir ateştir çağlar:
    Lâhn-i Dâvûd ile inler yine gûyâ dağlar!
    Âh o kudsî nefes eşbâha ederken sereyan,
    -Karalar vecd ile pür-cûş, sular pür-galeyan-
    Dem çekip, dem tutarak etmeye başlar feryâd,
    Boğaz’ın her tarafından bir İlâhî inşâd:

    «Sultân-ı Rusül, Şâh-ı Mümecced’sin, efendim!
    Bîçârelere devlet-i sermedsin, efendim!
    Menşûr-i «Le amrük»le müeyyedsin efendim!
    Dîvân-ı İlâhî’de ser-âmedsin, efendim!
    Sen Ahmed ü Mahmûd u Muhammed’sin, efendim!
    Hak’tan bize Sultân-ı Müeyyed’sin, efendim! »
    ………………………………………………………………

    Kesilir, gitgide, tedrîc ile sesler artık,
    Aktarır sâhile mevlidciyi bir köhne kayık.
    Koşarak, doğruca mâbeyne alır karşı çıkan;
    «Nerde kaldın, hoca? der, Vâlide Sultan o zaman,
    Sen de kalleşlik edersen, bize eyvahlar ola! »

    — Henüz akşamdı ki, gelsem diye, düştüm de yola,
    Yürüdüm haylice… Derken -hele sen kısmete bak! –
    Öteden karşıma bir yaşlıca hâtun çıkarak,
    «Azıcık dursana, oğlum! » dedi. Durdum, nâçar.
    — Göğsün îmanlıya benzer, sana bir hizmet var,
    Ama reddetme ki, zâten beni mahvetmiş ölüm:
    Bir perîşan anayım, dağ gibi evlâd gömdüm!
    Kızımın cânı için, bâri bu kırkıncı gece,
    Şöyle bir Mevlid okutsam, diyorum, kendimce.
    Nasıl etsem? Okuyan çok ya, benim yufka elim…
    Hocasın, elbet okursun; hadi oğlum, gidelim.
    Ne olur bir yorulursan, hadi, bekletme, günah!
    Sen benim yavrumu şâd et ki, rızâen li’llâh,
    İki dünyâda azîz eylesin Allah da seni.

    Hâtunun sözleri dîvâneye döndürdü beni;
    Ne saray kaldı hayâlimde, ne sultan, ne filân;

    «Çile dolsun, yürü öyleyse, dedim, oldu olan! »
    Size yüzlerce adam Mevlid okur benden iyi,
    Ama bîçâre kızın, bağrı yanık, anneciği,
    Yoklasın merdini, nâ-merdini, insan diyerek,
    Eli yüzlerce heyûlâya deyip boş dönecek!
    Fukarânın seneler, belki, siler göz yaşını;
    Hangi taş pekse, hemen vurmaya baksın başını,
    Elin evlâdına yanmaz parasız bir kimse!
    Çâresizdim sizi bekletmede, beklettimse.
    — Hoca! der Vâlide Sultan, beni ağlatma, yeter!
    Yeniden Mevlid okursun bize, da’vâ da biter.

    Hilvan, 15 Haziran 1347 (1931)

    Mehmet Akif Ersoy şiirleri Said Paşa İmâmı Şiiri - Mehmet Akif Ersoy Said Paşa İmâmı Şiiri - Mehmet Akif Ersoy şiiri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Geçinme Belası Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Küfe Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Hasır Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Tevhid Yâhud Feryâd Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Merhum İbrahim Bey Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Selmâ Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Bunları da Okuyun

    İstanbul Yalnızlığı Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan

    28 Aralık 2021

    Köprülü/ Velas Şarkılar-ıv- Şiiri – Adnan Özer

    29 Aralık 2021

    Yuvarlağın Köşeleri-Umud-Etika-Birinci Bölüm-71 Şiiri – Özdemir Asaf

    29 Aralık 2021

    Ben Mi? Evet… Şiiri – Ataol Behramoğlu

    21 Mart 2022
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Yunus Emre

    Çıktım Erik Dalına Şiiri – Yunus Emre

    Yunus Emre

    Çıktım erik dalına Anda yedim üzümü Bostan ıssı kakıyıp Der ne yesin kozumuUğruluk yaptı bana…

    Sabah Seherinde Çıkıp Salınma Şiiri – Karacaoğlan

    29 Aralık 2021

    Vicdanıma Uygun Bir Al-i Fıtrat Şiiri – Seyrani

    29 Aralık 2021

    Lâtif Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    28 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Soruşturma Şiiri – Ante Popovski

    29 Aralık 2021

    Denizin Kentini Yaktım Şiiri – Sezai Karakoç

    29 Aralık 2021

    Bir Özlemin İzdüşümü Şiiri – Şükrü Erbaş

    20 Mart 2022
    Etiketler
    Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Karacaoğlan şiirleri Ruhsati şiirleri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri Agah şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.