Ümidin her zaman haib, nasibin daima nekbet;
Hayatın geçti hüsranlarla ey gün görmeyen millet!
Ne devletsiz başın varmış, ne mel’un tali’in, hayret!
Muebbed bir hayat ummuş da içmiştin.. Fakat seyret:
Nasıl zehr oldu birden diktigin sahba-yı hurriyet!
Meğer altüst olurmuş en muazzam arş-i istiklal;
Meğer pamal edermiş en bülend akvami izmihlal;
Meğer birden olurmuş altıyüz yıl beslenen amal,
Ufuklar, bak, adem rendinde zulmetlerle malamal..
Ne beklerdik, nasıl çıktın sen ey ferda-yi istikbal!
Bu istikbalı rüyamızda görseydik inanmazdık!
‘Sabah olmuş’ dedik, sezmekle bir avare aydınlık.
Ne haybettir: değilmiş fecr-i kazıbler kadar sadık!
Cahimi bin hatar kat kat yığılmış, gelde yırtıp çık!
ilahi! Bir ışık göster, bunaldık büsbütün artık!
Fakat hey şaşkın, istimdad için Hak’dan yüzün var mı?
Kitabullah’a yüksekten bakan gözler de ağlar mı?
Muhakkar gördüğün kuvvet bu gün bir bak, muhakkar mı?
Demezdin, ruhu Kur’an’ın o lakaydıyle muztar mı?
Ya sen muztar kalır, feryad edersen, aldırırlar mı!
Evet, sen böyle bir ferda-yı mahşer-hızı ummazdın,
Haberdar eyleyenler oldu; güldün. Pek de kurnazdın!
Kudurmuştan beter bir hale geldin, durmadın azdın!
Düşen ma’suma çıkmak gayr-i kaabil bin çukur kazdın:
Gömüp ahlakı, artık fuhş için bah-name’ler yazdın!
Utanmak bilmiyorsun, anladık, lakin ne isterdin:
Şu milletin ki levsiyyatı bir ‘meslek’ deyip verdin?
İbadullahı saptırdın, fakat bir yol mu gösterdin?
Görürsen nerden bir namus, fuşh-abada gönderdin;
Sezersen kimde na-merdane bir fitrat, kanat gerdin!
*
* *
Bıyık kirpik, sakal yontuk da tırnaklar birer parmak;
Yıkanmaz bir surat, sol gözde beyzi cam, fakat parlak;
Hamamsız ensenin sırtında bir yağ var: kayar yavşak!
Şu, kalcınlarla kıvrık pantalon altında, kıskıvrak
Seken Osmanlı centilmeninde hiçbir duygu yok mutlak…
Utanmak ver, yeter, kaabilse Allah’ım, utandırmak!
29 Tesrinisani 1328
(1912)