Bunları da Okuyun

    Geçmiş Bir Dua Kitabından I Şiiri – Ahmet Cemal

    29 Aralık 2021

    Sevmek de Hoş Sevilmek de Şiiri – Uğur Işılak

    29 Aralık 2021

    Kısmet Olur Ben Bu İlden 2 Şiiri – Karacaoğlan

    29 Aralık 2021

    Adalet Yerini Bulur Şiiri – Mustafa Irgat

    29 Aralık 2021

    Hey Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    28 Aralık 2021

    Tavır Şiiri – Abdurrahim Karakoç

    28 Aralık 2021

    Anmaz Mısın Sen Şol Günü Şiiri – Yunus Emre

    29 Aralık 2021

    Kendini Saklama Çiçekleri Şiiri – Cezmi Ersöz

    28 Aralık 2021

    Başka Birisi Nasıl Sevilir Bilmiyorum Şiiri – İlhan Berk

    29 Aralık 2021

    Haziranda Ölmek Zor Şiiri – Hasan Hüseyin Korkmazgil

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Mehmet Akif Ersoy»Köse İmam Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Köse İmam Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Mehmet Akif Ersoy- Mehmet Akif Ersoy
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    — Kardeşim Ali Şevki Efendi Hoca’ya

    —İlmi az, görgüsü çok, fıtratı yüksek bir imam
    Tanırım ben, ki hayâtında tanıtmıştı babam.
    «Kim bilir; şimdi ne âlemde benim şanlı Köse’m;
    Görmedim üç senedir, bâri gidip bir görsem…»
    Diyerek, dün gece güç hâl ile buldum evini.
    Koca insan; ne şetâretle kabûl etti beni:
    — Gel ayol gel, Hocazâdem, bizi ihyâ ettin…
    Ne kerâmetçe tesâdüf; seni andıktı demin.
    Kahveler, nargileler, enfiyeler, şerbetler,
    Rûhu lebrîz-i safâ eyleyecek sohbetler,
    Hepsi mebzûl idi mecliste. Ne a’lâ; derken,
    Kapı şiddetle çalınmaz mı?
    — Bakın kim? Zâten
    Ev değil, han gibi bir şey; gece gündüz işler…
    Gönderin kahveye, Âsım, gelen erkekse eğer.
    — Ahmed’in annesi gelmiş…
    — Nasıl Ahmed, oğlum?
    — Hani bizdeydi bugün…
    — Ha! Küçük Ahmed… Ma’lûm.
    Bize âid değil öyleyse… Haber ver içeri.
    — Gir, dedim istemiyor; sen bana gönder pederi,
    Diye ısrâr ediyor.
    — Girsene hemşîre hanım!
    — Varmayın üstüme!
    — Nen var a kuzum; anlayalım?
    — Ne kafam kaldı dayaktan, ne gözüm, hep şişti;
    Karşı koysaydım eğer mutlak işim bitmişti.
    Ağladım, merhamet et, yapma dedim… Kim dinler.
    Boşamakmış beni dünden beri efkârı meğer.
    Üç çocuk annesi, emzikli kadın tek başına,
    Koca berhâneyi silsin de, süpürsün de sana,
    Yine sen bilmeyerek zâlim onun kıymetini,
    Dene bîçârede kalkıp kolunun kuvvetini!
    — Dur kızım; ağlama sen, şimdi haber gönderirim;
    Karı dövmek ne kolaymış, ona ben gösteririm!
    Çağırın bekçiyi…

    *

    — İhsan Bey’i bildin ya, Memiş?
    Hadi git şimdi getir…
    — Kahvede yok.
    — Evde imiş;
    Şimdi gelsin…

    *

    — Gelemem, kendisi gelsin, dedi.
    — Ya!
    Ben gidersem iyi kaçmaz. Hadi git söyle ona:
    Şimdi gelsin…

    *

    — Ne kibarlık bu beyim? Bir da’vet,
    Yetmiyor, öyle mi?
    — Yorgundum efendim de…
    — Evet,
    Haber aldık… O fakat sizce büyük bir şey mi?
    On kadın dövse yorulmaz, benim İhsan Bey’imi,
    Bilirim ben ne tosundur.
    — Hoca, bak, ben kızarım.
    Size haltetme düşer… Dövmüş isem, kendi karım.
    Keyfim ister döverim, sen diyemezsin: «Dövme.»
    Bu tecâvüz sayılır doğrusu haysiyyetime…
    — Hangi haysiyyetin oğlum? O da varmış desene.
    Beyimin şimdiki haysiyyet-i mevhûmesine
    Diyecek yok… Yalınız râhat ararlarsa eğer,
    Böyle külfetli kuyûd altına hiç girmeseler!
    — Sen imam, saçmalıyorsun… Yetişir artık dur.
    Beni ısrâr ile da’vetteki maksad bu mudur?
    — Haremin geldi demin ağlayarak, sızlayarak…
    — Gözü çıksın domuzun, patlasın isterse bırak!
    — Döveceksin, ne boşarsın? Boşadın, dövmek ne?
    Hem günâh, hem de ayıp…
    — Bakma onun sen sözüne,
    Ne domuzdur onu bilsen!
    — Nesi var, hırsız mı?
    Yoksa yüzsüz mü?
    — Değil hiçbiri… Lâkin canımı
    Sıktı akşam «Edemem, üstüme evlenme! » diye.
    Ne demek! Dörde kadar evlenir erkek, demeye
    Kalmadan başladı şirretliğe… Kızmaz mı kafam?
    — Kustuğun herzeyi yutsun diye, hey sersem adam!
    Dövüyorsun, boşuyorsun elin öksüz kızını…
    Haklı bir kerre ya! İnsan boşamaz haksızını.
    — Boşamaz? Amma da yaptın! Ya Şerîat ne için
    Bize evlenmeyi tâ dörde kadar emr etsin?
    İki alsam ne çıkar sâye-i hürriyyette?
    Boşamışsam canım ister boşarım elbette.
    İşte meydanda Kitap! Hem alırız, hem boşarız!
    — Dara geldin mi, Şerîat! Sus ulan iz’ansız!
    Ne zaman câmi’e girdin? Hani tek bir hayrın!
    Bir Kızılbaş’la senin var mıdır ayrın, gayrın!
    Ağzı meyhâneye rahmet okuturken, hele bak,
    Bana gelmiş de Şerîatçi kesilmiş… Avanak!
    Hangi bir seyyie yok defter-i a’mâlinde?
    Seni dünyâda gören var mı ayık hâlinde?
    Müslümanlık’ta Şerîat bunu emretmiş imiş:
    Hem alır, hem de boşarmış; ne kadar sâde bir iş!
    Karı tatlîki için bak ne diyor Peygamber:
    «Bir talâk oldu mu dünyâda, semâlar titrer! »
    İki evlense ne varmış… Bu yenir herze midir?
    Vâkıâ ba’zen olur, dörde kadar evlenilir…
    Bu kimin harcı, a sersem, hele bir kerre düşün!
    Tek kadın çok sana emsâl olan erkekler için.
    Hani servet? Hani sıhhat? Ne ararsan, mefkùd;
    Tamtakır bir kese var ortada, bir sıska vücûd!
    Sen duâ et ki «Şerîat» demiyor evde karın!
    Yoksa, boynunda bugün zorca gezerdin yuların!
    Karı iş görmeyecek; varsa piçin bakmayacak;
    Çamaşır, tahta, yemek nerde? Ateş yakmayacak.
    Bunların hepsini yapmak sana âid «Şer’an! »
    Çocuk emzirmeye hattâ olacak bir süt anan!
    Boşarım, evlenirim bahsini artık kapa da,
    Hak ne verdiyse yiyip hoş geçinin bir arada.
    Al götür haydi! ..Kızım, gel… Hele bak, gel, diyorum!
    Hatırım yok mu? İnatlık iyi olmaz yavrum…
    Söyledim yapmayacak bir daha… Mahcûb olmuş…
    Böyle şeyler olağandır…— Ne desem hepsi de boş!
    Bu benim alnıma bir kerre yazılmış…
    — Öyle!
    Gazı göstersene Âsım! Gidiniz devletle.

    * * *

    — Gittiler neyse… Duâ et ki ucuz kurtuldun;
    Ba’zı da’vâlar olur, kış gecesinden de uzun!
    Dinledin, gördün a oğlum. Ne bozuk terbiyemiz!
    Ne yapıp yapmalı, insanlığı öğretmeliyiz.
    Şu bizim halkı uyandırmadadır varsa felâh;
    Hangi bir millete baksan uyanık… Çünkü: Sabah!
    Hele bîçâre Şerîat’le nasıl oynanıyor!
    Müslümanlık bu mu yâhû? diye insan yanıyor.
    Gölgesinden bile korkup bağıran bir ödlek,
    Otuz üç yıl bizi korkuttu «Şerîat! » diyerek.
    Vahdetî muhlisiniz, elde asâ çıktı herif,
    Bir alay zâbiti kestirdi. Sebep «Şer’-i Şerîf! »
    Karı dövmüş, boşamış… «Emr-i İlâhî» ne denir!
    Bunların hepsi emîn ol ki cehâlettendir.
    Bana sor memleketin hâlini ben söyleyeyim:
    Bir imam çünkü, bilir evleri… Hâ bir de, hekim.
    Gel nikâh kıy, demesinler, diye ba’zen kaçarım…
    Düğün olmaz mı, gelirler de bütün komşularım:
    Yine kondun Hoca! derler, onu bilmezler ki,
    Daha memnûn olacaktım o düğünsüz belki.
    Zerde karşımda durur kanlı yemek tavrıyle;
    Öksüz ağlar sanırım çalgıyı duydum mu, hele!
    Bu neden? Çünkü nikâhın sonu ergeç boşamak,
    Yâhud akşamki gelenler gibi hırgür yaşamak.
    Düğün olsaydı ne a’lâ idi tek bir perde;
    Ayrılık faslı da var sonra bunun, mahkemede.
    Ne kadınlar, ne sefâlet doğuranlar görürüz;
    İşte binlerce çocuk, hem baba sağ, hem öksüz!
    Üç sınıf halka içim parçalanır, hem ne kadar!
    İhtiyarlar, karılar, bir de küçükler; bunlar
    Merhamet görmeli, yüz görmeli insanlardan;
    Yoksa, insanlığı bilmem nasıl anlar insan?
    Sözü bir parça uzattımsa da, oğlum, afvet…
    Hasbihâl etmek için başka adam yok ki…
    Evet,Kimse söyletmiyor artık bizi bak sen derde;
    «Mürteci’! » damgası var şimdi bütün ellerde.
    Bir fenâlık görerek, yapma, desen alnına ta,
    İniyor hatt-ı celîsiyle Hamîdî tuğra!
    İşte gördün ya, herif «sâye-i hürriyyette»
    Diyerek, başlamak üzreydi hemen tehdîde!
    Eskiden vardı ya meydanda gezen ipsizler:
    Hani bir «sâye-i şâhâne» çekip her şeyi yer!
    Onların bir çoğu ahrâr-ı izâm oldu bugün;
    Mürteci’, nah kafa, bizler… Kerem et; hâli düşün!
    Bu cehâlet yürümez; asra bakın: Asr-ı ulûm!
    Başlasın terbiyeniz, âilelerden oğlum.
    Sâde hürriyyeti i’lân ile bir şey çıkmaz;
    Fikr-i hürriyyeti hazm ettiriniz halka biraz.

    Köse İmam Şiiri - Mehmet Akif Ersoy Köse İmam Şiiri - Mehmet Akif Ersoy şiiri Mehmet Akif Ersoy şiirleri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Geçinme Belası Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Hasır Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Küfe Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Tevhid Yâhud Feryâd Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Merhum İbrahim Bey Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Selmâ Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Bunları da Okuyun

    Eski Bir Hüzünle Şiiri – Ahmet Telli

    28 Aralık 2021

    Sevdiğim Kadın Adları Gibi 17/ Duygu Şiiri – Akgün Akova

    29 Aralık 2021

    Kime Gardaş Deyim? Şiiri – Abdurrahim Karakoç

    28 Aralık 2021

    Bu Kent Öldürüldü Diyorlar Şiiri – Ahmet Telli

    28 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Orhan Veli Kanık

    IIIusıon Şiiri – Orhan Veli Kanık

    Orhan Veli Kanık

    Eski bir sevdadan kurtulmuşum; Artık butun kadınlar güzel; Gömleğim yeni, Yıkanmışım, Tıraş olmuşum; Sulh olmuş.…

    Hele Hele Şiiri – Alper Gencer

    29 Aralık 2021

    Dayım Öldü Şiiri – Ahmet Ada

    29 Aralık 2021

    Kara Toprak Şiiri – Aşık Veysel Şatıroğlu

    29 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Kadın Denince Şiiri – Sadettin Kaplan

    29 Aralık 2021

    Avcının Akşam Şarkısı Şiiri – Johann Wolfgang von Goethe

    29 Aralık 2021

    Korkuyla Umut Arası Şiiri – Uğur Arslan

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Ruhsati şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Agah şiirleri Karacaoğlan şiirleri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.