Bunları da Okuyun

    Kayseri Tarağını Başına Sokmuş Şiiri – Karacaoğlan

    29 Aralık 2021

    Bana Yücelerden Seyreden Dilber Şiiri – Mahzuni Şerif

    29 Aralık 2021

    Mızrap Şiiri – Sadettin Kaplan

    29 Aralık 2021

    Yasak Şiiri – Celal Vardar

    29 Aralık 2021

    Adamı Hayvanı Tanıyıp Bilmez Şiiri – Aşık Kerem

    29 Aralık 2021

    Avuçlarıma Sığmıyor Yıldızlar Şiiri – Cahit Sıtkı Tarancı

    29 Aralık 2021

    Dîvân-ı İlâhîyât 126 Şiiri – Aziz Mahmud Hüdayi

    29 Aralık 2021

    Ben De Şu Dünyaya Geldim Giderim Şiiri – Pir Sultan Abdal

    29 Aralık 2021

    Akis Şiiri – Can Yücel

    28 Aralık 2021

    Bi-hamdi’llâh Refîk Oldı Yine Tevfîk-i Rabbânî Şiiri – Baki

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Mehmet Akif Ersoy»El-uksur’da Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    El-uksur’da Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Mehmet Akif Ersoy- Mehmet Akif Ersoy
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Emîr Abbas Halim Paşa Hazretlerine

    Havâ ağırdı, fakat, pek dokunmuyordu sıcak;
    Gurûba vardı esâsen yarım sâ’at ancak.
    Yakındı sâhile mihmânı olduğum mesken;
    Yavaş yavaş iniverdim ağaçlı bir tepeden.
    O, Nîl’i koynuna çekmiş yeşillenen, vâdî,
    -Ki yok hazan safahâtında ömrünün ebedî-
    Önümde, zümrüde benzer, yığın yığın mevecât,
    Saçıp saçıp uzuyor: Sanki bir serâb-ı hayât!
    Şu imtidâda bakın, var mı yâl ü bâline eş?
    Bu yâl ü bâli bütün gün kucaklayan o güneş,
    Ki Nîl’i şarkına almış da garba geçmişti;
    Ufukta son lemeâtıyle parlıyor şimdi…
    Fakat ziyâsına hâlâ tahammül imkânsız.
    Solumda bir büyücek hurma var ki yapyalnız…
    Zemîni haylice mâil de olsa, çâresi ne?
    Büründüm artık onun zıll-i pâre-pâresine.

    Bu noktadan ne müheyyic fezâya doğru nazar!
    Birer kanat iki sâhilde yükselen ovalar:
    Nigâh uzandı mı bir kerre dûş-i sâhirine,
    Hayâl uçup gidiyor başka âlemin birine!
    Zemîne şimdi, o gündüz alev saçan, âfâk
    Ilık ılık döküyor bir havâ-yı istiğrâk.
    Gülümsüyor yüzü artık muhît-ı reyyânın,
    Muhâtı, çünkü, semâdan inen bu çağlayanın.
    Deminki samte bedel hande çınlıyor yer yer:
    Gülümsüyor koca vâdî, gülümsüyor tepeler;
    Gülümsüyor suyu tırmanmak isteyip öteden,
    Uzun kürekli kayıklarla bir büyük yelken;
    Gülümsüyor beriden gölgeler döküp Nîl’e,
    Otel binâları etvâr-ı imtinânıyle;
    Gülümsüyor kıyılardan beş altı hatve kadar,
    İçerde, ipli sırıklarla işleyen kuyular;
    Gülümsüyor suyu kırbayla aktaran fellâh;
    Gülümsüyor bunu ömründe görmeyen seyyâh;
    Gülümsüyor çalılıklarla örtülen dereler;
    Gülümsüyor sayısız tarlalarla meşcereler;
    Gülümsüyor karılar, başlarında topraktan,
    Güğüm kılıklı birer kap dönerken ırmaktan;
    Gülümsüyor derelerden balık tutan, çıplak,
    Çoluk çocuk suyu kepçeyle aktarıp durarak…

    Sabahleyin dolaşıp gördüğüm o heykeller;
    Ki sermediyyete çılgın zavallı hırs-ı beşer,
    -Kulûba nakşedecek yerde yâd-ı rahmetini-
    Fezâya kazmak için zıll-i bî-kerâmetini;
    Dikip de her kayadan bin hayâta seng-i mezâr,
    Bu korkuluklara vahşetle vermiş istikrâr;
    Ki secdeler edecekmiş ayaklarında zemîn;
    Ki Arş’ı titretecekmiş alınlarındaki çîn!
    Fakat zaman denilen dest-i kibriyâ-yı mehîb
    Bu kahramanları etmiş ki öyle bir te’dîb:
    Ne enf-i nahveti kalmış kırılmadık, ne kolu!
    Civâr-ı ibreti enkàz-ı lâşesiyle dolu.
    Ne çehrelerde mehâbet, ne cebhelerde gurûr;
    Silik hutûtuna çökmüş bütün meâl-i fütûr.
    Adâletin bu kadar bî-aman tecellîsi
    Nigâh-ı zâire vermekte merhamet hissi.

    Evet, mezârı o heykellerin uzaktı bana;
    Şu var ki mün’atıf oldukça gözlerim o yana,
    Gülümsüyor diyorum onların da çehreleri.
    Gülümsüyor koca bir ma’bedin uzakta yeri.
    Gülümsüyor sağa baktıkça karşıdan «Karnak»;
    Gülümsüyor o sütunlar ki, Nîl’e müstağrak,
    Zılâl-i ra’şe-nümâsıyle oynuyor emvâc.
    Gülümsüyor, dağınık başlarında altın tâc,
    Semâya fırça vuran hurmalar sevâhilden.

    Oturmuş olduğum âsûde sath-ı mâilden,
    Biraz yukardaki çardak biçimli gölgeliği,
    Nasılsa görmek için kalkayım, dedim… Ne iyi!
    Fransız, İngiliz, Alman, on üç kadar seyyâh,
    Üçer beşer küme olmuşlar: İnliyor akdâh!
    Birinciler gülüyor… Çünkü ceyb-i meşhûnu,
    Yerinden oynatıyor kâinât-ı medyûnu.
    «Sedan» düşündürecek olsa olsa maskarayı…
    Refâh unutturur insâna en derin yarayı.
    İkinciler gülüyor, hem de hakkıdır, gülecek:
    Cihan bir emrine âmâde… «Öl! » desin, ölecek.
    Tutuşturup bütün akvâmı karşıdan bakıyor!
    Çelikle taş vuruşurken herif çubuk yakıyor!
    Üçüncüler gülüyor, çünkü zûr-i bâzûsu,
    Ne derse «doğru! » denen bir kefîl-i nâmûsu.
    Beşer ki kuvveti bahşetmiyor henüz hakka;
    Ne çâre var onu kuvvetle almadan başka?
    Zebun musun? Yalınız ağlamak senin hakkın! …

    Evet, bu sâha-i cûşun, bu cûş-i ezvâkın
    İçinde ben, yalınız ben zavallı gülmüyorum…
    Oturmuş ağlıyorum, ağlasam da ma’zûrum:
    Vatan-cüdâ gibiyim ceddimin diyârında!
    Ne toprağında şu yurdun, ne cûybârında,
    Bir âşinâ sesi, yâhud bir âşinâ izi var!
    Sadâma beklediğim aksi vermiyor ovalar.
    Bileydim ey koca Şark, ey cihân-ı dûrâdûr,
    Senin nerendeki evlâdının nasîbi huzûr?
    Başın belâlara girmiş; elin, kolun pâmâl;
    İçinden esti mi bir gün hevâ-yı istiklâl?
    Görür müyüm diye karşımda müslüman yurdu,
    Bütün diyârını gezdim, ayaklarım durdu…
    Yabancı sesleri geldikçe reh-güzârımdan,
    Hep inkisâr-ı emel taştı rûh-i zârımdan!
    Vatan-cüdâ olayım sînesinde İslâm’ın?
    Bu âkıbet, ne elîm intikàmı eyyâmın!
    Benim ki yaşlıyım artık düşük kolum, kanadım;
    Bu intikàmı çalışsın da alsın evlâdım.

    Ufukta şimdi güneş sönmek üzre sallanıyor;
    Şu var ki çehresi hâlâ parıl parıl yanıyor.
    Biraz geçince, şuâ’ât-ı vâpesîniyle,
    Dikildi geldi de karşımda, ansızın Nîl’e,
    Sularla esnemeyen bir amûd-i nûrânûr.
    Fakat bu zıll-i mübâhî, bu intibâ’-ı vakùr,
    -Ki çok zaman kalacak sandım imtidâdından-
    Beş on dakîkada Nîl’in silindi yâdından!
    Yazık, o gölge de milyarla zıll-i nâ-yâba,
    Katılmak üzre atılmış meğer bu girdâba!

    Görünmüyor güneş artık, önünde perde cibâl;
    O şimdi başka ufuklardan etti arz-ı cemâl.
    Acıklı rûhunu mağrib hazin hazin döktü;
    Zemîne şâm-ı garîbân yavaş yavaş çöktü.
    Değişti çehresi Nîl’in: Önümde az kumral;
    Deminki zıll-i sütûnun yerinde pek koyu al;
    Biraz ilerde, fakat, âdetâ karanlıktı.
    Bu reng-i mâteme dağlar da âşinâ çıktı:
    Karardı baktım uzaktan dumanlı cebheleri.
    Ridâsı mağribin artık kucaklamıştı yeri.
    Demin gülümseyen âfâkı tülledikçe zılâl,
    Uyandı rûh-i garîbimde bir hayâl-i muhâl:
    Cihân-ı sâmiti karşımda ağlıyor sandım…
    O gölgelikten inip nûra doğru tırmandım.

    15 Kânûnisânî 1329 (28 Ocak 1914)

    El-uksur’da Şiiri - Mehmet Akif Ersoy El-uksur’da Şiiri - Mehmet Akif Ersoy şiiri Mehmet Akif Ersoy şiirleri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Geçinme Belası Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Hasır Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Küfe Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Tevhid Yâhud Feryâd Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Merhum İbrahim Bey Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Selmâ Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    Bunları da Okuyun

    Ölümden… Şiiri – Ahmed Şamlu

    29 Aralık 2021

    Nağme-i Dil-haste Şiiri – Ali Canip Yöntem

    29 Aralık 2021

    Kol Kola Gezdiğimiz Islak Gecelerde Kal Şiiri – Ümit Yaşar Oğuzcan

    28 Aralık 2021

    Zamansız Şiiri – Ali Püsküllüoğlu

    29 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Pir Sultan Abdal

    Tövbe Günahıma Estağfurullah Şiiri – Pir Sultan Abdal

    Pir Sultan Abdal

    Hatalar eyledim noksandır işim Tövbe günahıma estağfurullah Muhammet Ali’ye bağlıdır başım Tövbe günahıma estağfurullahŞah Hasan…

    Yine Bahar Geldi Yaradan Şiiri – Mahzuni Şerif

    29 Aralık 2021

    Sahne Şiiri – Ahmet Selçuk İlkan

    28 Aralık 2021

    Korkaklar Resmigeçidi Şiiri – Abdurrahim Karakoç

    28 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Cânan Yurdu Şiiri – Mehmet Akif Ersoy

    28 Aralık 2021

    Gece Düşleri Şiiri – Gültekin Emre

    29 Aralık 2021

    Benim Şeyhim Şiiri – Eşrefoğlu Rumi

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Ruhsati şiirleri Agah şiirleri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Karacaoğlan şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.