Deli gönül, daldın yine engine,
Hatırından neler gelip geçiyor?
Şarktan garba, garbdan şarka uçuşan
Bulutlardan haber gelip geçiyor.
Sevir’deki muahede, siyaset,
Çoktan çöktü, bunu bilmek maharet.
Keramete kıç attıran feraset
Postası her sefer gelip geçiyor.
Baktım harbin yıldızına, şebine:
Emperyalist kaynayacak dibine.
Derin duyan her devletin kalbine
Yırtıcı bir hatar gelip geçiyor.
Bu siyaset, bu saltanat, bu nişan,
Avlanan vicdana bir kanlı kapan.
Altı bin yıl bu, laf değil, çarpışan
Kılıçlardan beşer gelip geçiyor.
Görüyorum kamerde bir gök bayrak,
Güneş saçan yıldızının adı: Hak.
Resm-i tâ’zim ile geçit yaparak,
Kalemimden kader gelip geçiyor.
Bu bayrağın mızrağının ucunda
Bir el gördüm, küre var avucunda.
Kehanetin Türk’e ait burcunda,
Yeni bir şaheser gelip geçiyor.
Mebdeine kadar baktım hilkatin,
Göz gezdirdim düsturuna vahdetin,
Milletine yâr olmayan devletin
Kapısından zafer gelip geçiyor.
Neyzen! İnsanların her bir katında
Gönül gözü az, gencinde, kartında.
Üniforma sandığımız sırtında
Pıhtıdan bir semer, gelip geçiyor.
Tıp Fakültesi Hastanesi, Haydarpaşa
13 Kânunusâni 1337 [13 Ocak 1921]