Bunları da Okuyun

    Karımın İstanbul'dan Yazdığı Mektup Şiiri – Nazım Hikmet Ran

    20 Mart 2022

    Dalgalar Islatır Selamlarını Şiiri – Sadettin Kaplan

    29 Aralık 2021

    Bir Yerden Her Yere Mektup Şiiri – Abdurrahim Karakoç

    28 Aralık 2021

    Sone 89 Şiiri – William Shakespeare

    29 Aralık 2021

    Kara Sevda Şiiri – Behçet Necatigil

    29 Aralık 2021

    Arz-ı Hâl Şiiri – Halide Nusret Zorlutuna

    29 Aralık 2021

    Arkadaşlık Şiiri – Octavio Paz

    29 Aralık 2021

    Bayramda (Felek Sana Malum) Şiiri – Hodlu Noksani

    29 Aralık 2021

    İki Kulağım Var Hiçbiri Duymaz Şiiri – Seyrani

    29 Aralık 2021

    Şiir Şiiri – Arif Nihat Asya

    29 Aralık 2021
    Facebook Twitter Instagram
    Facebook Twitter Instagram
    Şiirhane
    • Anasayfa
    • Dönemler
      • Cumhuriyet Dönemi
      • Yedi Meşaleciler
      • Fecr-i Ati Topluluğu
      • Garipçiler (1. Yeni)
      • Halk Edebiyatı
      • İkinci Yeniciler
      • Milli Edebiyat
      • Öz (Saf) Şiir Dönemi
      • Tanzimat Edebiyatı (1. Dönem)
      • Tanzimat Edebiyatı (2. Dönem)
      • Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
      • Toplumcu Gerçekçi Şiir Dönemi
      • Servet-i Fünun Edebiyatı
    • Yabancı Şairler
    • Rastgele Şiir
    • İletişim
    Şiirhane
    Anasayfa»Dönemler»Öz (Saf) Şiir Dönemi»Necip Fazıl Kısakürek»Savunmalar 1 (Malatya Davasından) Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Savunmalar 1 (Malatya Davasından) Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Necip Fazıl Kısakürek- Necip Fazıl Kısakürek
    Telegram VKontakte Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr Email WhatsApp
    Paylaşın
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    YÜKSEK BİR MAHKEME HUZURUNDA, FİKİR VE DELİLİN BOŞ BIRAKTIĞI YERİ KÜFÜR VE HAKARET KELİMELERİYLE DOLDURMAYA ÇALIŞAN, BÖYLECE YÜKSEK MAHKEMENİN DE İFFET VE HAYSİYETİNİ HİÇE SAYAN AMME MÜDAFİİNE TEKLİF EDİYORUM:

    BÜTÜN HAYATI ÇİLE, GÖZYAŞI, ISTIRAP VE YOKSULLUK İÇİNDE GEÇEN VE HER TÜRLÜ KOMPLO, İFTİRA, TAHKİR, TEHDİT, TAZYİK VASITASI ALTINDA BİLE KANUNİ DAVASINDAN ZERRE FEDA ETMEYEN BU ADAMIN SURATINA İYİBAKSIN! … EĞER GÜNLÜK POLİTİKAYA KÜÇÜK BİR İNTİSAP GÖSTERSEYDİ ŞİMDİ SAVCIYI (DİKTAFON) ALETİ OLARAK KULLANMAK MEVKİİNDE BULUNMASI LAZIM GELEN BU ADAMIN SURATINA İYİBAKSIN! … 8 AYDIR KORKUNÇ ZİNDAN KÖŞELERİNDE KÜL OLUP SÖNECEĞİ ANI BEKLEYEN VE ‘YARABBİ, CANIMI AL, FAKAT BENİ DÜŞMAN SAFLARINA KARŞI REZİL ETME! ‘ DİYE YALVARAN BU ADAMIN SURATINA İYİBAKSIN! … BAKALIM, NEFRET VE ISTIRAPTAN GÖZ GÖZ OLMUŞ BU SURATTA BİR HOKKABAZ VE SİMSAR ÇEHRESİ GÖRECEK MİDİR? HOKKABAZLAR, SİMSARLAR, GERÇEK TAASSUP VE CEHALET HAMİLERİ VE MÜDAFİLERİ, FAZLA TARİF GAYRETİNE GİRİŞMESİNLER! ARİFE TARİF NE HACET… NAMELERİNE VE YÜZLERİNE TEK BİR GÖZ ATMAK YETER! … ‘

    •

    Yazılarımdan, evet, bir çoğu tahrif edilerek üstü ve altı gizlenerek, bir kısmı bana ait olmadığı halde benim gibi gösterilerek verilen parçalar, netice itibariyle Malatya hadisesine taalluk bakımından, yukarıdaki marazi mantıktan daha ciddi bir şey ifade etmez. Üstelik takip edilmiş ve hükme bağlanmış neşriyat olarak, tekrar ele alınması ve kendisiyle alakasız bir planda yeniden canlandırılmak istenmesi noktasından, hukuki gafların ve muhal isteklerinin en garibini belirtir. Yok, eğer, dirayetli savcımızın muradı, bu yazılarla, benim sadece şiddetli müslüman, milliyetçi, şahsiyetçi ve maymunvari taklit hareketlerine zıd bir tip olduğumu ispat etmekse, zahmetlerine yazık…Onu bana sorsunlar, itiraf edeyim, ve kanun dairesinde yalnız bu ölçülerin müdafaasından başka, şimdiye kadar gaye gütmediğimi bildireyim. Fakat lütfen kendileri de şunu itiraf etsinler:

    -ZATEN BİZ SENİ, AHMET EMİN’İÖLDÜRMEK VEYA ÖLDÜRTMEKTEN DEĞİL, MAALESEF KANUN DAİRESİNDE MÜDAFAA ETTİĞİN DÜNYA GÖRÜŞÜNDEN ONA BAĞLI OLARAK ÇATTIĞIN HEDEFLERDEN DOLAYI TAKİP EDİYORUZ! MALATYA HADİSESİ, TARAFIMIZDAN TERTİPLENSEYDİANCAK BU DERECEDE VERİMLİOLMASI KABİL, ENFES BİR BAHANEDİR! SEN, LEYDİMAKBET’İN DEDİĞİGİBİ, ER HALİNLE, TİPİNLE, ÜSLUBUNLA, BOŞLUKTA MEKAN İŞGAL ETME HASSANLA, HATTA MİDE VE TENEFFÜS CİHAZINLA, UYKULARIMIZI KAÇIRDIĞIN İÇİN MAHKUMSUN! ….

    •

    Ve işte bu yüzden elimize geçen bahaneyi, kalp akçe de olsa, kanuna, hakimlere ve adalete kadar sürmeğe, sağlam bir çek gibi göstermeğe kabulü için her şeyi yapmağa mecburuz! Matbuat, göze görünür bir cisim olan bizimle, millet ise göze görünür bir cisim olmayan Allah iledir. Yani ortada, göze görünür bir cisimden başka bir şey yoktur. Vaziyeti anla ve hükmümüze baş kes!

    BUNU SÖYLESİNLER, HATTA PEK KAPALI SÖYLESİNLER:’YALVARIRIM, YALVARIRIM, KANUNA, ADALETE, HAKİMLERE, SELİM AKLA, VİCDANA KIYMASINLAR: BEN DE BU SAMİMİYET KARŞISINDA, YALNIZ BU KADARCIK SUÇUM İÇİN İDAM KARARI RİCA EDEYİM! …

    İslamiyetin ve kalbin ana direği olan ihlas, bu bayların gönlünden uçup gitmekle, vicdanlarla dudaklar ve kalemler arasındaki mesafe, yıldızların başını döndürecek kadar uzamış, namütenahiye ulaşmıştır. İthamcılarımızın karakteri budur, fakat bu karakteri mahkeme ilamiyle tahkim ve takdis ettirme teşebbüsü, hıyanet ve cinayetin bu derecesi, tarih boyunca yalnız bir iki vak’aya münhasırdır. Böyle bir tarihi role namzet bulunan savcımızı, garp fikriyatının babası Socrates’e zehir içirten Anitüs ve Meletüs’le, hürriyet kahramanı Danton’u katlettiren (Fupqier Tinville) ler arasında, şimdiden alkışlarım.’

    •

    Malatya Davasından Notlar:

    Necip Fazıl ayağa kalkarak, iddia makamında sırf kendisine karşı çıkarılan 4 savcıyı göstererek demiştir ki:

    -Amme avukatı olarak tek fikir etrafında tek kişinin temsil etmesi gereken iddia makamında bu 4 kişi de nedir? Ben hiç bir operada 4 tenor görmedim!

    •

    Necip Fazıl:
    -Usule ait gayet mühim bir nokta arz edeceğim. Başlangıçta garip görünse de dinlenmesini istirham ederim. Hapishanelerde sanıklar ve hükümlüler ‘müddet-i umumi’ tabirini ‘müddeyum’ diye telaffuz ederler ve kendileriyle düşüp kalkan, cezalarını infaz ettiren, idam ipini çektiren ‘müddeiyum’ olduğu için onu adaletin başlıca temsilcisi sayarlar. Mahkeme hey’etine de adeta onun bir nevi zabıt katipleri gözüyle bakarlar. Halbuki memleketimizde bazı hukukçuların bile tam manasiyle kestiremediği bir hüviyet olarak savcı, taraflardan biridir ve Batı dünyasında olduğu gibi mahkeme huzurunda yeri sanıkların yanı başıdır. Bu makamda da sanıkların her türlü hücum ve taarruzuna açık hedeftir. Bu bakımdan yüksek adalet temsilcilerinin huzurunda tıpkı sanıklar gibi davalı, davacı ve amme müdafiliğinden ibaret üç unsurdan biri olarak parmağını kaldırıp izinle konuşması ve mahkemenin cereyan şekli üzerinde asla müessir rol oynamaması icap eder. Halbuki hakimlerle aynı sırada ve seviyede oturan bizim ‘müdeyum’lar, sanıkları susturmakta hakimlerin kulağına eğilip laflar fısıldamakta mübaşire emirler vermekte, adeta duruşmayı idare rolüne bürünmektedir. Yağma yok efendim; bundan böyle yanımıza gelip mevki almasalar da, oturdukları yerden hüviyet ve salahiyetlerini bilerek hareket etmeleri ve her tezahürlerini yüksek heyetinizden müsaade alarak meydana getirmeleri lazımdır. Ve iyice kavramaları gerektir ki eğer hakimlerle aynı sırada oturuyorlarsa, bu, bir hukuk anlayışsızlığının marangoz hatası şeklinde tecelli etmiş ifadesidir.

    •

    Necip Fazıl:
    -Benim, müteşebbis sanıkları doğrudan doğruya azmettirdiğime dair elde hiç bir delil bulunmadığına, her şey yazılarımdan alınan ilhamla yapılmış farz edildiğinde ve bütün mes’ele böyle bir faraziyenin ceza hukuku bakımından suç teşkil edip etmeyeceği üzerinde olduğuna göre, bu davayı kökünden hall ve fasl edici bir misali takdim etmeliyim: Dünya edebiyatında kıskançlığın şaheseri (Otelle) dur. (Şekspir) in meşhur (Otelle) su. İmdi; hastalık derecesinde kıskanç bir koca, sırf bu hissi yüzünden karısını öldürse de cebinden (Otello) çıksa şu, kürsünün üzerine eğilmiş beni hayretle dinleyen kaytan bıyıklı savcı, (Şekspir) in iskeletine pranga vurulması için Londra Savcılığına müzekkere mi yazacaktır? Daha evvel de söylediğim gibi, her insanda, mücerrede ve umumi telkinlere karşı bir (fren) ve hareketini sırf nefsine bağlayıcı şahsi bir istiklal ve mesule duygusu olmak lazım gelmez mi?

    •

    Şahsen azmettirici olmadığı için yazılarının basın suçları çerçevesine girmesi icabetçiğini ve onların da zaman aşımına uğradığını iddia edip tahliyesini isteyen Necip Fazıl hakkinde ilk karar ‘zaman aşımı görülmediğinden tahliye isteğinin reddine’ şeklinde olmuş, müteakip celsedense Necip Fazıl zaman aşımını isnat edince ‘her ne kadar zaman aşımını isnat edince ‘her ne kadar zaman aşımı görülmüşse de bu husustaki karar ana hükümle verileceğinden reddine’ kaydiye, çok garip bir vaziyet doğmuştur.

    Bunun üzerine Necip Fazıl celse kapandığı ve söz hakkı kalmadığı halde, reise hitap etmiştir:

    – Efendim; zaman aşımının tespiti ve başka bir noktadan ittihat altında bulunmadığımın tasdiki, vaziyetimi, hukukta ‘mevad-ı ibtidaye’ denilen çerçeveye sokar. Yani Ali aranıyor da Veli olduğum halde Ali yerine de, ‘Öylesin amma, bu hususta verilecek karar ana hükümle verileceğinden tahliye talebinin reddine’ mukabelesinde bulunuluyor. Öyleyse, Ankara’da ne kadar hırsızlık, cinayet, ırza tecavüz vakıası varsa hepsinin birden fâili olarak beni tutsunlar ve benim, aranan adam olmadığım hakkındaki iddiama, ‘Karar ana hükümle verileceğinden tutukluluk halinin devamına’ kararını versinler! …

    •

    Necip Fazıl’ın bu hitabına, reisin verdiği fevkalade mânâlı bir cevap vardır:
    -Hakkınız var, Necip Fazıl!
    Reis Dazıroğlu, zamanenin politikasını ve adalet üzerindeki tazyiklerini istihza yoliyle teşhir eden bir insandı.
    Nitekim, Necip Fazılcı reis odasına çağırtmış, yanından jandarmaları uzaklaştırmış ve ona şöyle demiştir:
    -Tavan üzerime yıkılacak gibi oluyor. Cübbemi paralayacağım geliyor. Fakat sizi tahliye edemiyorum! Anlayınız! …

    Necip Fazıl Kısakürek şiirleri Savunmalar 1 (Malatya Davasından) Şiiri - Necip Fazıl Kısakürek Savunmalar 1 (Malatya Davasından) Şiiri - Necip Fazıl Kısakürek şiiri
    Paylaşın Telegram VKontakte Facebook Twitter Tumblr WhatsApp

    Yazarın Diğer Şiirleri

    Beste Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Zamane Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Sağ-Sol Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Zarf Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Bir Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Hâtıra Şiiri – Necip Fazıl Kısakürek

    Bunları da Okuyun

    Her Şeyden Evvel Aşk Şiiri – Ali Püsküllüoğlu

    29 Aralık 2021

    Sünger Şiiri – Sedat Umran

    29 Aralık 2021

    Canını Sıkma Şiiri – Abdurrahim Karakoç

    28 Aralık 2021

    Makedon Güzelini Arayan Çingene Şiiri – Adnan Özer

    29 Aralık 2021
    Bizi Takip Edin
    • Facebook
    • Twitter
    • Instagram
    Çok Okunanlar
    Ali Ayçil

    Çımacı Şiiri – Ali Ayçil

    Ali Ayçil

    Ben bu iskelenin süryanisiyim giden gider bana kalır güneşin kızıllığı herkesi uğurlayan o uğurlanmaz hüzün…

    Bayramlar Bayram Ola – 1 Şiiri – Abdurrahim Karakoç

    28 Aralık 2021

    Ağacın İkinci Türküsü Şiiri – Afşar Timuçin

    29 Aralık 2021

    Yüzüm Güvercinlere Emanet Şiiri – Didem Madak

    29 Aralık 2021
    Hakkımızda
    Hakkımızda

    Şiirsiz kalmayın!

    İletişim: [email protected]

    Şiirler

    Dağlarda Ateşler Yandıkça Şiiri – Behçet Necatigil

    29 Aralık 2021

    Altıncı Ağıt Şiiri – Rainer Maria Rilke

    29 Aralık 2021

    Çiçek, Saksı, Badem Şiiri – Ercüment Behzat Lav

    29 Aralık 2021
    Etiketler
    Karacaoğlan şiirleri Aziz Mahmud Hüdayi şiirleri Agah şiirleri Ahmet Selçuk İlkan şiirleri Pir Sultan Abdal şiirleri Abdurrahim Karakoç şiirleri Ruhsati şiirleri Necip Fazıl Kısakürek şiirleri
    Facebook Twitter Instagram
    • Anasayfa
    • İletişim
    © 2025 Şiirhane.
    Tüm hakları edebiyatın birbirinden kıymetli şairlerine aittir.

    Aradığınız şair veya şiirden birkaç kelime yazın.