Gördüm o biçiciyi, işinin başındaydı tarlada
Kesip biçerek ilerliyordu kocaman adımlarla
Batan günün kızıllığı geçiyordu iskeletin içinden
Karanlıkta her nesne titrer ve gerilerken
Tırpandaki yalazı izliyordu insanoğlu
Ve utku kemerleri altında görkem dolu,
Utku esriği utkunlar devriliyordu peşpeşe
O güzelim Babil’i çeviriyordu çöle
Tahtı darağacına, sehpayı saltanata
Gülleri gübreye, çocukları kuşa
Hazinleri küle, anaların yaşını sele döndürüyordu
Haykırıyordu kadınlar: geri ver çocuğumuzu
Sen alıp gidesin diye mi dünyaya getirdik biz onu?
Yeryüzünü feryatlar kaplamıştı dört yandan
Etsiz parmaklar fışkırıyordu sefalet yataklarından
Buzlu bir yel uğulduyordu yüzbinlerce kefende
Kara tırpan altında çılgına çevrilen kitle
Karanlıkta benziyordu kaçan bir korkmuş sürüye
Çiğnediği her yerde herşey ürkü, yas ve gece!
Arkada, alnı tatlı bir ışıkla yıkanan melek
Ruhların demetini taşıyor gülümseyerek