Hey ağalar Türk’e cevap bulunmaz
Darılıp ağzını açtığı zaman
Değme şeyle karşısında durulmaz
Darılıp köpüğün saçtığı zaman
Türk değil mi şu alemin eşeği
Eşek değil belki itten aşağı
Hararlara sığmaz olur taşağı
Minnet üzerine düştüğü zaman
Horoz gibi çöplüklerde eşinir
Salyanacı gelmiş deyü düşünür
Uyuz olmuş tilki gibi kaşınır
Sakalına sirke düştüğü zaman
Nice bilür öküz ile ineği
Fark eylemez karpuz ile keleği
Pek söylersen hiç işitmez kulağı
Sırmalı çarığı taktığı zaman
Hayırını ihsanını kestirir
Hırsa gelse kaba yeli estirir
Korkmaz Haktan pirin astırır
Yalanla şahadet ettiği zaman
Zebun iken gürün Türk’ün yüzünü
Yüz verip de alıştırman yüzünü
Evliyalar gibi söyler sözünü
Bağrı yanıp zebun düştüğü zaman
İnada musırdır asla yorulmaz
Söze başlayınca ağzı yorulmaz
Hak korkusu yoktur karşı durulmaz
Öküze gaddare vurduğu zaman
Benim sözüm nasihattir tutana
Hem de gevher olur alıp satana
Türk kısmında edep yoktur utana
Yüzünün hicap perdesi kalktığı zaman
Türk’ün Türk nişanı gitmez özünden
Hicap perdesi de kalkmış yüzünden
Alem bir yan olsa dönmez sözünden
Ayağına çarık taktığı zaman
Ayağına çeker…….. çarığı
Hiç gitmiyor ökçesinin yarığı
Osmanlı dan yiyicisi sırığı
Tabanı dibine değer kaçtığı zaman
Gene akranını bulur görüşür
Mahallinde inad ile yarışır
Burçak öküz gibi gidişir
Tarhana çorbasın içtiği zaman
Pir Sultan Abdal’ım bu sözüm tamam
Türk’ün aklından gitmez hiç güman
Hak ona nasip etmez din ile iman
İmansız ahrete gittiği zaman