“Bize Dua’dan söz et! “
Bunun üzerine de şunları söyledi
Tanrı-Elçisi:
“Sıkıntı ve ihtiyaç içinde
olduğunuz zaman
dua edersiniz;
keşke, neşeyle dolup taştığınız zamanlar
da dua edebilseniz!
bolluk içinde yüzdüğünüz zamanlar da
dua edebilseniz!
Çünkü sizin benliğinizin, sizin
kendiliğinizin,
yaşayan küllî varlıkta açılmasından,
genişlemesinden başka nedir ki dua!
Ve daha huzurlu olmanız için,
içinizdeki karanlıkları,
içinizdeki katılıkları boşluğa boşaltmak
duayse eğer,
daha neşeli olmak için
kalbinizin şafağını dışarı saçmak da
duadır.
Ve içiniz sizi duaya çağırdığında,
ağlamaktan başka bir şey yapamıyorsanız,
sizi mahmuzlamaya devam etmeli içiniz,
ağlaya ağlaya sonunda
gülmeye varıncaya kadar.
Dua ettiğiniz zaman, sizinle aynı anda
dua eden,
ve duadan başka hiçbir yerde, başka
hiçbir halde
bir araya gelemeyeceğiniz kimselerle
buluşmak için
yükselirsiniz, yükselirsiniz,
bulunduğunuz yerden çok yukarılara.
Ve tapınağa sadece birşey istemek
için girmişseniz,
hiçbir şey elde edemezsiniz:
Oraya başkalarının iyiliğini için bile
olsa,
bir şey istemek için girmişseniz
işitilmeyecektir sesiniz.
Çünkü tapınağa girmiş olmanız yeter,
bununla, girmiş olabiliyorsanız eğer, aynı
zamanda,
sizin varlığınızda içkin
görünmeyen o en büyük tapınağa.
Sözcükleri kullanarak nasıl dua edilir,
bunu öğretmem ben size.
sizin dudaklarınızla kendisi dile
getirmedikçe onları,
Tanrı dinlemez sözcüklerinizi.
Ve ben öğretemem denizleri,
ormanların
ve dağların dualarını size.
Fakat, siz ey, dağlardan, ormanlardan
ve denizlerden doğup gelenler,
sizler hissedebilirsiniz onların dualarını,
dağların, ormanların, denizlerin içrek
yakarışlarını
kendi yüreğinizde.
Ve yalnızca gecenin sükûnetinde
duyabilirsiniz onları,
onların sessizce söylediklerini:
‘Ey Tanrımız, ey bizim aşkın,
kanatlı kendiliğimiz,
Senin istemindir, ne istiyorsak, isteyen
içimizde.
‘Senin arzundur, ne arzuluyorsak
arzulayan içimizde.
‘Senin verdiğin güdüdür
gecelerimizi gündüze çevirmek isteyen
ve senin gecelerini, senin
gündüzlerine…
‘Senden hiçbir şey istemiyoruz,
çünkü, daha onlar doğmadan içimizde
sen biliyorsun ihtiyaçlarımızı da,
özlemlerimizi de.
‘Bizim ihtiyacımız sensin, özlediğimiz
sen;
ve kendini biraz daha vermekle bize,
her şeyi vermiş oluyorsun hepimize”
Çeviri: Cahit Koytak