gece
ipince bir yağmur gibi indi
sustu sular
yıldızlar savurarak gümüşten saçlarını
toprakla öpüştüler
ufkun ulaşılmaz çizgisinde yer
yasladı yorgun başını göğün geniş göğsüne
bin yılların sevdalısı dalgalar
çakıltaşlarında harelendiler
titriyordu kirpikleri
uykusunda gülümseyen çocuğun
usul usul fısıldarken
sonsuzluğun o gizemli ezgisini rüzgarlar
Samanyolu’nda bir yerde
yalnız değildi insan
yalnız değildir insan