kışın soğuk dudaklarıyla öptüğü gece
örtsün üstümüzü. kar
gibi geçsin içimizden hayat
suyun diliyle sevelim birbirimizi
ağacın dala söylediğiyle. şehir
rüzgâra tutulmuş şemsiye
“denize bakan evler gibiyim seninle” dediğim bir adam vardı
denize açıldı. ben ondan açıldım. bu mercan adaları
boynumdaki bu beyaz halka ondan…
o beni ilk halimle öyle heveskâr
su gibi taştan taşa öyle
tozumu toprağımı sile süpüre
bildim aşk tekinsizdir. o sustu dağların gösterdiğiyle
bir ayaklanma gibi sevişirdi
ve içinden geçtiği her kelime
bana dünyayı gösterdin diyen bir adam vardı
bir güzelliğe açıldı. bu ışıklı sabah bu durmadan öten serçe
ve bu yangın yeri dumanı tüte tüte
öyle amansız bir gitmek
içimizden kalmaları geçire geçire
bu bahçeden geçilmez iki gözüm sevdiğim
diyen bir adam vardı. ben o bahçeden
geçtimdi ellerim ayaklarım
bir zorunluluğu sürükleye sürükleye
dinledim ağacı toprağı ve çimeni
ansızın kar…ve kışın soğuk dudaklarıyla
toplayıp kaldırdığım kışlıkların arasında
unutulmuş bir yaz gömleği gibi parıldayan ay
çatımızdır bulutlar diyen bir adam vardı. bulutlara götürdü beni
ve bıraktı baş aşağı hazırdım düşmeye
kendimden ve birikmiş her şeyden
ne varsa ağırlık yapan boşaltılmış bir ev gibi
kırık dökük eşyalar arasından
döne döne … meleklerin unuttuğu bir güne
düştüm… düşmek
söyledikçe can yakan bir şarkıyı
hiç durmadan içinden geçirmek demekti
buraya melekler hiç uğramadı
buraya melekler hiç uğramadı