Silifke Caddesi’nde bir yağmur Kevser
Bekledik gözlerimizi kısarak dinmesini
Gözlerimizi kısarak baktık pencereleri açık evlere
Deniz gören balkonlara, balkon çiçeklerine
Mersin ne yapacağını bilmediğinden uykudaydı
Deniz kim bilir kaç bin yıldır oradaydı
Evleri büyük yapmışlardı yüksek mi yüksek
Yağmur dinerse anlaşılırdı denizin orada durduğu
Yağmur dinerse anlaşılırdı varoluşumuz
Saçlarımız tırnaklarımız gözlerimiz anlaşılırdı
Anlaşılırdı peşimiz sıra gelen pars
Sınırsız sözcükler sayılar
“Biz buraya ne zaman gelmiştik?
Uzun süren bir gecenin sonunda mıydı?
“İyi ki geldiniz” diyen olmadı Kevser
“Siz bir başlangıçtınız” diyen olmadı Kevser
Deniz az ötemizdeydi
Yadırgadık insanı yadsıyan kadırgaları
Biz buraya ne yapmaya gelmiştik
Uzun şeyleri konuşmaya gelmiştik
Trenleri otobüsleri yolları denizleri.
Anısı olan her şeyi. Ah işte
Çatılardır hecelediğimiz yalnızlık”
Silifke Caddesi’nden denize doğru
Çatılardan kuşlar havalanmaktaydı, oradaydık,
Oradaydık ey sabahçı kahveleri, ey balıkçılar,
Duyuyorduk denizin iç çekişini
Biliyorduk boşluğa bölündüğümüzü
Biliyorduk tozlu ağaçların
Ve çocukların uykuda olduğunu
Annelerinse kırgınlıklardan hüzne döndüğünü
Hüzün varsa yerleşen bir şey olduğunu
Yağmur dinince oturduk denizin eşiğine
Görünmezi gördük bu da oldu işte