Her sabah
Taptaze acılar yağıyordu üzerimize
Bombalar yüreğimizde patlıyordu
Ve gazeteler
Sayfa sayfa
Şehitleri sıralıyordu
Güneş bulutların altında
Sular denizlerin koynunda
Sessizce ağlıyordu
Kanı çekiliyordu insanlığın
İnsanlığından utanıyordu
Gel gör ki utanmaz bir şarkı
Geceyi arsızca bölüyordu
“Atma atma yanlış yerlerinden atma”
Bol köpüklü gecelerde
Ceketler yakılıyordu
Uzak şehirlerde köyler yanarken
Şampanyalar patlıyordu kulüplerde
Sokaklarda insanların sabrı
Maraş da iki çocuk daha babasız kalıyordu
Tunceli de taptaze bir gelin ağlıyordu
Adana da bir baba çıldırıyordu
Musalla taşında on üç şehit
Analar fidanlarına son kez sarılıyordu
Gel gör ki şımarık şarkılar
Notalardan yine zamansız fırlıyordu
“Gel gel yatağıma
Gel gel acımayacak
Acısa da öldürmez
Oluruna bırak”
Bir bayram sabahıydı
Üç çocuk kaçırılmıştı ana kucağından
Öfkenin ateşi yürekleri yakıyordu
Tanışmayan yüzler bile
Birbirlerine ıslak ıslak bakıyordu
Tekel işçileri sokakta
Alışveriş merkezinde bir patlama
Kafa kol bacak yerlere saçılıyordu
Ve tam on yedisinde bir genç kız
Dilim dilim doğranıyordu
Dışarıda kirlenmiş bir gece
Diskolarda yamyam bir çılgınlık
Eller havada ve
O ucuz şarkılar
Sırtımıza bir bıçak gibi saplanıyordu
“Oynama şıkıdım şıkıdım
Kız hepsi senin mi
Çok acayipsin
Kız seni yerler yerler
Ham yapar bu zilliler”
Cudi dağlarında bir çatışma
Köyler basılmış
Yerde yüzükoyun cesetler
Kundakta bebeler
Gözü yaşlı bağrı yanık analar
Dağlar yaslı yollar yaslı
Gelinler çocuklar analar yaslı
Ama şen şakrak bir demde diskolar
Vur patlasın çal oynasın havasında
Ve yine o naylon şarkılar geceyi yırtıyordu
“Elalem ne derse desin
Boşver hadi hadi hadi
Şinanay yavrum şinanay nay
Amcamın zamanında halay mı vardı
Ay inanmıyorum ay inanmıyorum”
Oysa matemler içindeydi bütün şehirler
Küskündü suskundu insanlığın dil,
Dersim Hakkari Van
Şemdinli Siirt Batman
Şırnak Tunceli
Kırılsın diyordu bu acıların
Kırılsın kanadı kolu eli
Gazetelere sığmıyordu
Taptaze ölüm haberleri
Kırılsın artık
Görmeyen şairin
Yazmayan ozanın
Çizmeyen ressamın
Kırılsın artık kalemi eli
Neyse ki
Bir bozlak ağıt
Özetliyordu her şeyi
Yüreklerin çığlığına eş
Neşat Ertaş’dan dökülüyordu nihayet
Bir yanardağ misali
İçimize bir tutam ateş
“Kendim ettim kendim buldum
Eyvah eyvah eyvah”