I
Gittin ya; denizlerin çekilmesi
Dalgaların eğilişi, turnaların göçü
Bunu anlattın bana, bir rüzgâr
Bunu fısıldadı geçip giderken
Bekle dediydim, gör yelkovan
Ürperişini ve getirdiği müthiş
Rüyâyı; o cümbüşü, çengiyi;
Hepsi esmerdi, çok esmerdi.
Bir esmerlik kaldıydı sesinden
Bir de kum saati, çöl akrebi;
Billûrun parçalanmış ânıydı, ki
Yüzüne sızdıydı ışk’ın şeraresi
Suyu fısıldayan çıkrık, koyu
Yalnızlığa dalmıştı ve orada
Birikmişti zamanın esmer bir
Vedâya benzeyen hikayesi
Gittin ya
Daha çok özleniyorsun şimdi
II
Gittin ya, bulutun dağa, dağın
Yamaca dediği şuydu galiba:
Mecnun çöle döndürür kalbin
Yurdunu, Leylâ ise vâhaya
Belki sayıklamaya benzeyen
Bözler kalır aykırılıklardan, ki
Uzun uzun ulur içindeki kurt
Zamanı kemiren uzaklığıyla
Hayat ile zaman bir muamma
Olup hazırlıyor ya aldanışları
Unutmak dediğimiz kör ışıltı
Orada sızıyor kalbin yurduna
Ah, yine sitemsiz bir tayın
Gölgesi düşüyor dağ geçidine
Sağrısında mahmuz yaraları
Eşkininde uğultulu bir uçurum
Gittin ya, âzâd edilen eşkiya
Boşluğa düştü rüyadaydi güyâ
Sonra yürüyüp gittiydin işte
Dilinde kül tadı, geçmişinde
Sevdakâr bir hikâye bırakarak
III
Kedisi sokağa kaçmış
Biriyim ben ve içimde
Kekeme bir kuş
Ötüyor ötüyor ötüyor
Ve son günlerde durmadan
Yalpalıyor bütün sözler
Birisi adımı sorsa meselâ
Dilim sürçüyor