Ebru
sen kar topuna tutulan bir yıldızsın Ebru
duvarlara karşı çalınan ıslıksın
beyaz bir bulutsun çamaşır makinesine atılan
metal yığınlarının dağıttığı bir duygu bahçesiyken yüreğin
ipliğe tutunmaya çalışan kırık düğmesin
çok güzel bir kadınsın da, bunu niye saklamalı
niye saklamalı
tutkulu aşkların masallarda kaldığına inandığını
ve
aradığını yine de
avuçlarını yangına verecek elleri
rüzgârda açılan saçın güzelliğisin sen Ebru
gülüşünü çalmak için hırsızların pusu kurduğu bir yüz
batan bir geminin ambarındaki kuyruklu piyanosun
İstanbul’un boğazında sallanan bir diş gibi dururken deprem
coğrafya kitabısın en kaygan fay çatlağının
esrik bir kadınsın da, bunu niye saklamalı
niye saklamalı
gözlerinde mavi, uysal kediler yürürken
birden gözbebeklerinden kaplanlar fırladığını
ve
yıktığını
geceleri âşıklarının üstüne
boşlukta salınan bir tüyü andırsan da sevgili Ebru
aramızdan kuşlar geçer, kanatları kırılmaz
hem niye saklamalı
uçuldukça uzayan bir göç yoludur aşk