bu şiirde soyunabilirsiniz
geceler boyu, yangın gibi gündüzler boyu
öyle ayıp ayıp bakmayın canım
şunun şurasında yelkenler fora olacak
ne gerek var telaşa
ne var utanacak, bu kadar sıkılacak
kötü bir şey değil ki söylediğim
hem bu fırsat bir daha zor geçer elinize
dört dönseniz bulamazsınız alın yazınızı
sonra bir düşünsenize
size hiç şiir veren oldu mu soyunasınız diye
benim gibi delifişek söz eden oldu mu
üstelik
mutluluktu bu sabah kutugüzeli odanızda uyanmak
üşenmedim kalktım bir teğet çizdim yeryüzüne
perdeleri çektim demiryoluna bak şu kadar
sizi gördüm uyuyordunuz sanki tek başınalığı
sanki kıpır kıpır bir ışığı beyazlıyordunuz
derken kulağınıza küpe olmak geçti içimden
uyandınız
beni gördünüz
gözleriniz ipimin ucunu kaçırdı birden
dilim dolandı bu şiirde soyunabilirsiniz’e
moda soyunmak şimdi desem tutar mıydı nazınız
zaten modayla yatıyor modayla kalkıyor
bugünlerde kadınlar
ama ben ne dedim
bu şiirde soyunabilirsiniz
tam tamına böyle söyledim değil mi
aklınıza geldiyse korkmayın
üşümezsiniz
balık etinize de iyi gelir, havalanırsınız şöyle bir
hem kimsecikler görmez ben hariç
benim yüreğim de ah bir temiz bir temiz
şeytan kulağına kurşun
sormayın hani
ha şöyle
sütyenler fora
siyahına bayıldığım ağ çoraplar
dantelli külotlar
yalnız aman ha dikkat
yanlış anlaşılmasın
bu çağrı gül gibi bayanlara
(Söz aramızda, ne zaman güzel bir kadın soyunsa,
bir şiiri görür gibi olurum yeryüzünün bu tarafında.
Arınan, saydamlaşan, yorgunluğunu atan,
kımıl kımıl bir şiiri.
Anlarım ki, günün birinde duvarlar terleyecektir,
aralık kapılar, güngörmez pencereler, sırı dökülmüş
boy aynaları.
Ne zaman bir güzel soyunsa, koşar denize bakarım.
Dalgaların bir ırmağa dönüşmesi olur ilk gördüğüm.
Belli ki, yüzyıllardır bu böyledir.)