İşte o altın yıllarda olduğu gibi
Aşınmış üç eyer kayışı sallanıyor yine
Ve renk renk üç tekerlek dingili
Dalıp çıkıyor eğri büğrü izlere…
Rusya, yoksul Rusya!
Kül rengi köy evlerin senin
Ve rüzgârın taşıyıp getirdiği türküler
Gözyaşları gibidir ilk sevgimin
Acımak elimden gelmez sana
Ben kendi boğuntumu yaşamaktayım şimdi…
Git, istediğin büyücüye
Teslim et haydut güzelliğini!
Varsın büyülesin seni ve aldatsın
Yok olmazsın yitip gitmezsin nasıl olsa
O güzel çizgilerin belki
Dumanlanır biraz, kaygıyla…
Ne çıkar bir kaygı daha eklenmişse
Çağıltılı nehre bir gözyaşı daha damlamış ne çıkar…
Sen o’sun yine, ormanlar, tarlalar…
Ve kaşlarına kadar nakışlı bir boyun atkısı…
Ve katlanılmayacak hiçbir şey yoktur artık
Sezilmez nasıl akıp gittiği uzun yolların
Parlayıverdiğinde, uzakta bir yerde
Atkının altından bir anlık bakışın
Ve usul bir tasayla çınladığında
Boğuk türküsü arabacının…
1908
Çeviri: Ataol BEHRAMOĞLU