Değirmenin yanı başında bir küçük ova
Şurada bir bahçe, ötede ceviz ağaçları, daha ötede çınarlar
Kavaklar çay boyunca
Ve keçiler tırmanır Kocataş’ın orada
Ya bir çitlembiğe ya bir andıza
Seslenir Yusuf
Uzakta çok uzakta, bir kuş gibi görünen Yusuf
Sesi yankılanır koyakta
Balıklar, alabalıklar, pullu balıklar
Çayda
Suları soğuk çayda
Elimizi uzatır tutardık balıkları
Kimi zaman da oltayla, zıpkınla
Koca Büğet’te yüzerdik
Atlardık kayalardan sulara
Sular köpük köpük kalırdı
(Keğiş derdik o zamanlar ona, şimdi de öyle diyorlar
Ama balık kalmamış şimdi
Suları da bir karış ya var ya yok
Değirmeni bile döndürmüyor
Değirmenin önündeki uzun kavak
Kesilmiş
Ve dallarında sincaplar gezinen ceviz
Çeyiz sandığı olmuş)
Geceleri Ay doğardı
Vurdu mu şavkı koyağa
Ağaçlar masal ağacı olur
Yusufçuklar öterdi
Gecenin hüzünlü kuşları
Karşı yamaçtaki komşular
Silah atar Ay’a karşı
Çocuklar ateş yakar
Çocukların yaktığı ateşte
Gölgeler uzar gider
Ta uzakta bir başka yamaçta Memet Ali
Bir Karacaoğlan söyler
Aheyle
Dağlipin sesi gıcır gıcır gelir
Kendim Çavuş’un bahçesinden
Şeftaliler çalınır
(Neye yarar bütün bunlar
Çocukluk bir daha geçer mi ele
Ne gençlik ne yaşlılık
Baba yurdu bu dağ köyünde
Yaşanmış günleri getirir mi geri
Nerde Yusuf
Nerde Fettah
Nerde Acem Ahmet, Memet Ali)
Avluk’un oralarda
Pürçek’in oralarda
Kale’nin, Çardak’ın
Kozalaklarından sakız topladığımız ağaçlar
Suyundan içtiğimiz pınarlar
Beni sırtından atan at
Arıkuşu gelmez şahin yok
Abdallar konup göçmez yazılarında
Akifiye
Boynumda bir muskadır
Değirmendere
Nice yıllardan sonra bile
Toprak bir damdır
Büğleğen’le, Adaca’yla, Gök Büğet’le birlikte
Kirazlarının, cevizlerinin, fındıklarının
Tadı yaşar dilimde
(Gökyüzünde bir bulut
Nasıl giderse dağlara doğru
İnsan nasıl düşerse yollara usulca
Anılar da öyle
Yol alır gönlümüzde
Eskimez çocukluktaki düşler
İnsan eskise de
Doğa eskise de)