Çift kanatlı koca bir saray kapısı gibi
Açılır zaman;
Uçar güvercinler sevinçle
Ve çiçekler
Dikenler, doğanın yeşillikleri
Yüz bin kokulu gül satılan
Bir pazaryeri gibi önümüzde genişler.
Bilirsiniz, nasıldır toprak
Yağmurdan sonra;
Uzak göklerde gökkuşağı;
Yaza
Girer dünya belki de
Şimdi yeniden, umutla
Herkes yaza bakar.
Uyku, ağır
Bir su gibi akar ve çavlanlar yapar;
Böğürtlen
Dikenlidir ve ellerini boyar çocukların
Ve dişlerini;
Yüzleri rüzgârla, güneşle gülen
Köylüler, siler terini.
Çeşmenin yanında
Yüzlerce kuş; aşağıda, derenin içinde
Birden süzülen bir atmaca;
Mısır tarlasını dolanıp sağa
Koyağın en görünmez yerine giden keçiyolu
Artık sevdaya
Kanat germez olur.
Çadırlar sökülünce, dumanlar tüter kalır
Sesler de orda kalır, gülüşler acılar da;
Yine de
İlkin bir şey görünmez
Ama canlanır doğa sonra
Çadır yerlerinde, otlaklarda, kaya diplerinde
Atmaca, avını arar.
Üstüne silahlar boşaltılan
Sağır kaya, yankılar sesleri yeniden;
Cinliceviz, Yokuşunbaşı, Dokuzağaç
Birden uçan
Kepir toprak,
Ve hayvanlar dünyası:
Sincap, kertenkele, karayılan.
Ah ah, işte oradadır
Saçları bir masal kirpikleri söylence
Bir kadın, kiraz dalları gibi; elleri
Ceviz kokan ve
Alnına güneşler vuran ikindileri;
Konup göçen
Avşarlar içinde.