Ben de yaşayıp öleceğim,
Üstümde otlar bitecek;
Ölüm gelip çatınca
Söyleyecek bir sözüm olacak;
–Yaşadım!
İnsan ne yapar yaşarken
Çiçek mi yetiştirir, güvercin mi
besler? Sorular mı sorar?
Akdeniz’de bir yakamoz
mu olur?
Kefilim, diyor bir adam, geleceğinize.
Acı bir şölen oluyor yaşamak
Bir çocuğun büyüyen gözlerinde.
Sen gülümse, dağlar delinir, gün güzel olur
Yeter ki gülümse.
Ağlamak için sessizliği ve geceyi kolla
Ama gülümse hep,
Nasıl gülümserse baharda ağaçlar;
Ağlarken bile gülümse,
Nasıl gülümserse kışın kar.
Tutmadıysan elinde sürülmüş toprağı
Bilmezsin güzelliğini;
Mektup yazma git gör dostunu
Daha güzeldir böylesi,
Dost ve sürülmüş toprak, gül dalı.
Yatıyor orda, ölmemiş
Akan bir yılan da değil, geniş
Bir bahçeye. Bir sincap da
Değil, yitip gitmiş
Ceviz yaprakları içinde.
Ozan, o kendi külünden doğan yani,
Soruyor işte:
Ey sonu gelmez nedensiz sevinç
Nerden çıkıp geliyorsun böyle
Elin yüzün toz içinde?
Akdeniz’de bir yakamoz olsan da
Bir kırlangıç, portakal bahçelerinde uçan
Güneşten sağılıp da şaraba dönüşürken üzümler
Basar gecelerini militan uyku
Yağmalar sarayını kuşlar.
Soru şu: Ölmüş sayılır mı ozan?