“gülü çiğdemi filan bırak
sardunyayı karidesi filan bırak
acıyı ve ölümleri bırak
oy pusulalarını ve seçimleri bırak
evet
seçimleri özellikle bırak
çünkü açlık çoğunluktadır”
Turgut UYAR
Kara düzenlerin münevver azınlıkları olur. Karanlık, sanıldığı gibi hızlı yayılan bir şey değildir esasında. Işık susturulur, ışık kıstırılır, ışığın ablukaya alınmasıdır karanlığı bize büyük gösteren. İnsanlık; Gaziantep’te 5 yaşında bir kız çocuğunun, mahalle düğününde kaçırılıp, ırzına geçildikten sonra, ölüsünün bir kenara atıldığı yere kadar alçaldı. İğfal edilen cesedin ortaya çıkmasıysa, polisin, mahalledeki evleri arayacağını ilan etmesinin hemen sonrasına rastlıyor. Katil de, 16 yaşında bir başka çocuk! Neresinden tutarsanız tutun, hakikatle derin bir kontrast yaratacak denli zifiri bir insanlık ahvalidir bu! Işıktan yoksul ve yoksun olmanın makûs neticesi… İmtihanı birdenbire ağırlaştıran bir toplu senet…
Çok satan kitaplar ve çok izlenen filmler, ne kadar da az değiştiriyor insanları! Bu kadar az değiştirdikleri için mi çok tüketiliyorlar? Yoksa bir türlü içselleştirilemedikleri için mi bu kadar az insanın hayatı iyiye doğru eviriliyor? Her ikisi de… Düzen karaysa, çoğunluğun yaptığından caymalı! Bizi iyiye sevk edecek her önerme, emin olun, evvela rahatımızı kaçırmalı! Düzenin böylesi karalar bağlamasına, anaların ağlamasına, çocuk ölümlerinin yürekleri dağlamasına itirazımız var. Var ama bu itirazı, bunca kayıptan sonra, bir bedel ödemeden ortaya koymak pek mümkün görünmüyor bana. Şimdi kaçımız bu bedeli ödemek için cansiperane atılır öne? Pek azımız…
Bize rahat vaat edenler, bu rahatı şimdiye endeksliyorlarsa, o işte bir maraz var. Böylesi bedbin bir halden hemen iyiye doğrulmak, terzinin kumaştan çalmasıyla mümkündür ancak. Kaybettiklerimizin açtığı büyük gedik, uzun sürecek bir tasarrufun milletçe dayanışmasıyla belki kapanabilir. Üretmek -ama taşeronlukla değil! – azınlıktadır.
Siz rahatına düşkün olarak yaşayan insanlar, birer hırsız olduğunuzun farkına varın. Çünkü sizin rahatınız, rahatı kaçan diğer insanlardan çalındı. Tokluğunuzu, sofradan daha doymadan kalkmaya sabitleseydiniz, açlık kendine böylesi bir çoğunluk oluşturamazdı. Şatolarınızın boş odaları, Afrikalı ölümler doğuruyor. Yüzme havuzlarınızı doldurduğunuz suyu, içmek için bulamayan var. Kaçımız doymadan sofradan kalkabiliyor? Pek azımız…
Evet, yine bir seçim bitti ve çok şükür yine azınlıktayız. Azınlıklar arasından bir sofa belki… Öyle ya, kendimize azınlık dediğimiz anda karşısında utanacağımız azınlıklar da var. Şunu iyi belleyelim dostlarım, bütün iyi şeyler, işlerin kötüye gittiği zamanlarda ortaya konur. Bu kadar yanlışın kol kola verip yürüdüğü bir dünyada, iyi şeyler evvela bu yürüyüşü biraz yavaşlatır. Sonrasında o kalabalığı dağıtır. Daha sonra ise, kol kola veren iyilik alır yürür sokaklarda. Azınlıklar hep böyle bir hayalin peşindedirler. Işığı kıstıranla, karanlığı bastıranın savaşıdır bu! Turgut Uyar ile başladık, Turgut Uyar ile bitirelim bari. Bu arada… Senin canın sağ olsun Numan Abi!
“senin ağustos çeşmeleri yüzüne özlemle eğiliyorum
bir karşı durulmaz istek bir telâşla kendiliğinden
bir serin renk anlıyorum aydınlık gözlerinden sorma
sen zenginsin alırım tükenmezsin
Allah gelene kadar sen olursun şiirlerimde bu bir
boş ver kavgalara kuruntu sorunlarına boğuntuya gelme
ben adını demesem de anlıyorsun 300.000
ü ç y ü z b i n
cümbür cemaat aşka abanıyoruz”
Dünyaya Yeni Söz Gazetesi, 16.06.2011