Türkiye`deki seçmen profiline şöyle dikkatlice bakınca, neredeyse tamamına yakınının ya ehven-i şer (kötünün iyisi) prensibiyle, ya da kendi çıkarlarını gözeterek oy verdiğine şahit oluyorum. Şimdi bu ilk cümleyi okur okumaz, yine birçoğunuzun “e başka ne için oy verecektik! ? ” dediğini duyar gibi oluyorum. Açıklayayım…
Diyelim ki, sürekli elektrikleri kesilen bir mahallede ikamet ediyorsunuz. Ve bir parti size, eğer oyunuzu kendisine verirseniz, elektriğinizi sorunsuz bir şekilde tesis edeceğini vaat ediyor. Oyunuzu bu partiye vermek, bu vaadin ardından sizin için yeterli bir sebep olmuşsa, sizi birkaç sual ile baş başa bırakmak isterim. Bir kere bu elektrik kesintileri neden oluyor/ neden kaynak alıyor? Sadece bizim mahallede mi oluyor yoksa genel bir enerji açığı mı söze konu? Başka yerlerde oluyorsa, onların da elektriğini tesis edecek misiniz? İşte bu son ve sahih soru, kendimiz olmaktan çıkıp, başkaları için de bir kalp taşımanın vicdani istikametidir. Bize elektriği tesis edecek parti, o elektriği bir başka mahallenin elektriğinden alıp bana verecekse, gönül rahatlığıyla o elektriği kullanabilir miyim ki! ? Yok, başka birinden kesmeyip, geçici bir çözümle kısa süreliğine elektriğimi tesis edecekse, günün birinde o açık kendini tekrar göstermeyecek mi?
Tıpta hastalığın tedavisi iki şekilde yapılır. Diyelim burnunuz durmaksızın akıyor ve bundan -doğal olarak! – fevkalade rahatsızsınız. Size reçete edilen ilaç sadece burun akıntınızı kesmeye yönelik ise, buna semptomatik tedavi denir. O ilaç burun akıntınızı durdurur durdurmasına ama o burun akıntısına sebep olan virüs yahut bakteri, akciğerlere ya da başka organlara doğru ilerleyerek başınıza daha büyük belalar açabilir. Reçete edilen ilaç, o virüsü yahut bakteriyi öldürmeye yönelikse, buna “nedene yönelik tedavi” denir. Bu ikinci tedavi, biraz daha geç tesir etmekle birlikte mikrobu vücudunuzdan atmaya niyetlidir, size külli bir temizlik önerir. İdeali, her iki tedavinin birlikte verilmesidir. Lakin birinden birini tercih etmek gerekirse, hiçbir doktor hastasını riske etmeden nedene yönelik tedavisine muhakkak başlar.
Çok uzattığımın farkındayım ama herhalde kurmak istediğim metaforu çoktan anladınız siz. Evet, Türkiye’nin yaralarını mevcut siyasiler genellikle “semptomatik” olarak tedavi ederler. Çoğu oy kaybına ve dolayısıyla koltuk kaybına tahammül edemediğinden “nedene yönelik” tedaviyle kaybedecek vakitleri yoktur.
Peki, siyasiler böyle de, seçmen sanki farklı mı! ? Bu “sanki” sözcüğü, nasıl da soru soruyormuş gibi yapıp cevabı veriyor ama! Elbette, seçmen de siyasisinin bir nüshası… İktidarını düşünen ve bunu da en iyi hekimliğe soyunmakla yapan siyasi ile burun akıntısını düşünen mahalleli vermişler el ele, iltihabı kökten kurutacakları yerde habire burnumuzun akıntısını kesip duruyorlar. Burnunun akıntısı kesilen “iyileştim! ” naraları atadursun, aklına bir kez olsun akciğer filmi çektirmeyi getirenler meselenin içyüzünü bir çırpıda kavrıyor!
Kavramak mı? Ne gam! Ekmekle doyan bir milletiz, kavramakla değil! E atın ölümü de nasıl olsa arpadan! Bugün karnını doyuranlar, nasıl olsa başka kimin karnı aç diye de sormadığına göre, halaya devam!
Oy vermek de diğer bütün eylemlerimiz gibi şahsiyetimizi/hakikatimizi ortaya koyan bir eylemdir. Olayın iç yüzünü kavramadan attığımız her adım, dünyada günde bilmem kaç yüz kişinin ölümüne sebep oluyor, ayıptır! Ölen, yalnız hanemizin içinde ölünce mi kıymete biniyor! ? Şu daracık dünyayı paylaşan insanlarız, bu sofra hepimizin. Oy vermemek de oy vermek gibi bir tercihtir. Hatta şu gün be gün çamurlaşan dünyada, vicdani bir başkaldırır da! Neyin hesabını yaptığınızı bir anlayabilsem, bu cinnet ahvali çekilip gidecek üzerimden!
Hakikat, benim inancıma göre bir bütündür. Yüz düşmanı taşıyan bir gemi, içindeki tek bir masumun hatırına vurulmaz! O tek masum için, can verilir, mal verilir, bütün bir evren verilir! Zaman zaman doğru ve düzgün işler yapıyor diye, hakikati lime lime parçalara ayıran bir partiye oy vermenin neresinde o gönül rahatlığı, Allah aşkına bana da gösterin!
Benim duyduğum en favori dilemmalar şunlar:
– Bu Ergenekon meselesi hallolsun diye AKP’ye oy veriyorum, yoksa vermem!
– AKP iktidar olmasın diye CHP’ye oy veriyorum, yoksa vermem!
– Oy kullanmayacağım ama bu da AKP’nin işine geliyor. Bunun için CHP’ye oy veriyorum, yoksa oy vermem!
– Kürtler bu ülkeyi bölecekler diye MHP’ye oy veriyorum, böyle bir tehlike olmasa vermem!
– Kürtlerin demokratik haklarını koruyan başka bir parti yok diye BDP’ye oy veriyorum, yoksa vermem!
– Bu seçimde de oyum AKP’ye, ama sonraki seçim HAS Parti’ye!
– Kılıçdaroğlu partiyi tabanından temizleseydi gönlüm daha rahat olurdu ama oyum yine de CHP’ye!
– Numan Kurtulmuş’un söylediklerinin hepsine katılıyorum ama o da Erbakan’ın adamı işte!
– Yaptığı çok yanlış işler olsa da, Müslümanların kamusal alanda daha rahat etmesi için AKP’ye oy veriyorum, yoksa vermem!
– Yaptığı çok yanlış işler olsa da, koalisyon hükümeti istemiyorum diye AKP’ye oy veriyorum, yoksa vermem!
– Baraj sorunu var diye HAS Parti’ye/ X Parti’ye vereceğim oy boşa gider, oylar bölünmesin diye AKP/CHP/MHP’ye veriyorum, yoksa vermem!
Bunlar bana ulaşan dilemmalar, bir bu kadar da ulaşamayanlar vardır eminim. Bilhassa Türk solu için durum belki de bunların hepsinden daha iç karartıcıdır. Her neyse… Dediğim gibi, bunlar benim duyduklarım sadece.
Bu yukarıda saydıklarım yüzünden oy veren kimselere sesleniyorum; neyin peşindesiniz Allah aşkına! ? Neyin hesabını yapıyorsunuz? Neyi tanzim etmeye çalışıyorsunuz? Kendi kulluğunuzu/hakikatinizi/şahsiyetinizi diğer bütün eylemlerinizde de böyle bölük pörçük yaşıyorsanız, vay halinize!
Önümüzdeki Pazar seçim var. Şükür ki, bitiyor bu kuru gürültü. Dilemmalara statüko giydirmeyin, bu derdinizle yüzleşmenizi erteler. Ertelenen dertler, zaman geçtikçe ödeyeceğiniz bedeli arttırır. Küçük hesaplarla bu ülkeyi ve kendinizi kurtaramazsınız. Diyeceğim odur ki sayın seçmen, sevgili seçmen; it önyargılarını bir kenara, çevir gözünü Türkiye’den dünyaya, kutuplaşmadan, ötekiyle birlikte bu muazzam sofrayı düşünerek bir parti ara kendine. Yoksa böyle bir parti, küçük hesaplar yapmayı bırak bari! Kalbinin mutmain olduğunu aklına teslim et. Aklının mutmain olduğunu, kalbinle teyit et!
Hayırlara vesile olur inşallah!
Dünyaya Yeni Söz Gazetesi, 10.06.2011