i.
sevmenin suç olduğu sularda boğulunur.
ama bir sevmeyiverin, bakın nasıl da yüzüyorsunuz deryaları geçerek.
aşk diye bir şey vardır, insan işi olmadığına yemin ederim.
ama insan yok mu o insan, aşk denince onu, sahibi olduğu zannına indiriverir.
saçınızın bile sahibi olduğunu düşünüyorsanız, maşuk olursunuz aşık değil.
ve maşukluk, bir dalganın bütün bir deryayı yutması gibi bir hamledir.
şeksiz yani haşa’sız
allahlaşmanız gereklidir.
ii.
sonuna kadar uzanmayacaksa eliniz, yormayın aynadaki omzunuzu.
kuş olup uçmayacaksanız kanatlardan dem açmayın.
güneş doğuyorsa geceyle vedalaşmanın vaktidir aydınlanan.
artık yıldızlara inanmayı bir kenara bırakıp kaldımlara vuran adımlara iman kaktırabilirsiniz.
imansa, onu hatırlıyorsunuz demektir.
hatırlıyorsanız, elinizdekini düşürmekten korkarak seviyorsunuzdur.
korkarak sevmeyin, seviyorsanız düşmez.
seviyorsanız eliniz de yoktur,
korkarak kendi’lik korunulur.
paramparça kırılmak da sevdadır
tutulan şeylerle yalnızca avunulur
iii.
ah şu koşmaların sonunda ölümü bekleyen azrail gibi beklemese yorulmak,
adımları rahat bırakırdı göğüste sıkışan nefes.
hatta ses,
her çığlığı bir şarkıya doğru sağardı
süt olurduk.
süt olsak bizi birileri içerdi.
sonra o zevki tadan damaklar o sütün ineğini bulur keserdi.
ineği olmayan süte yalnız meryemler damlar.
zaten bu dünyada sütü de
ancak çarmıhta içirirler adama.
iv.
dünya sizsiniz, hayat da sen.
yaşamak adımlarımızın altına yapışan bir çizgidir bizlere.
ne yana dönsek aynı kıvrımlar…
durduğumuz yerde dahi
içimizin içine yol deyip kıvrılırlar.
v.
katibe sormuşlar “niye yazın eğri? ” diye
“daha ölmedim ki! ” demiş.
ölelim
doğrulalım
sevelim yoğrulalım.