narmanlı aşık sümmani’nin “ervah-ı ezelde levh-i kalemde” adlı koşmasını okuyunca, toprağı bol ve allah’ın rahmeti üzerinde olsun, kendisine bir cevap vermek zorunda hissettim. bu cevabı da, van’da aşıkların piri olarak bilinen ve şahsıma aşıklık beraatini veren aşık çağlari’nin bana verdiği isim ile; yani “aşık ahi” olarak verdim. nefsimizden söylediysek af, pirimizden söylediysek kabul ola!
aşık sümmani’ye cevabımdır:
kilid-i devranda derd-i cananda
bu benim bahtımı çöle yazdılar
ademden evveli toparlananda
beni kamber gibi köle yazdılar
varmadık yokluğun bahanesine
talibiz kulluğun yek hanesine
kimi döndü yezid avanesine
bizi bir abanın altı yazdılar
ne’derler devletin diyanetinde
can harab huseyn’in metanetinde
zalimin ahmed’e ihanetinde
borcu sırtımıza hançer yazdılar
dünyayı yalancı belledik diye
çamuru ervahtan ayırdık diye
akılı gönülden yolladık diye
sofralara bizi deli yazdılar
adalet bu mülkün şalı değildir
sözleri aşığın malı değildir
bahtımız vallahi kara değildir
evimiz haydar’a komşu yazdılar
sadıklar gözetir seher yelini
arifler titretir gönül telini
azrail uzatır ölüm elini
ölümü biz için yâre yazdılar
sümmani sorarsan kıraatimi
çağlari’den aldım beraatimi
aşıklar içinde kanaatimi
ahi deyip bir kenara yazdılar