bu gece yüzümde
arkasına yeni vagon eklenmiş
tren sevinci var
sanki ön kompartmanda
diş taşını temizliyor kerpetenle
yarısı bakire bir tanrıça, ah! arkaik
rüyalarımdan sıçrayarak uyanıyorum
tırsıyorum korkak adamların paçama
tırmanmasından anne!
anne; ayet ül kürsü oku bana, sonra suratıma
üfle, sevişelim pis bir hüzünle
basılalım, kaçalım, damlardan zlplayalım
tünellerden geçelim; içimizde
tıkanıp kalsın bir düğüm, çözülmesin
o düğümün ucundaki iple asalım kendimizi
asılalım, kasılalım anne, kaskatı olalım
heykel gibi mesela, terk edilmiş bir kedi
yavrusu gibi, hani kuzguna şey gibi gelen
ney gibi gelen unuttum; hatırlat bana
ilk harfini söyle, ne bileyim ilk kargaşanı
ilk kovuluşunu falan cennetten
diyalektikten söz et; overlokçu kızlar diyelim
yalnızca overlok mu yapar, ilik açmaz mı
kemiklerini yalamaz mı bir adam sevgilisinin
emmez mi yani; yutkunmaz mı?
bu kadar basit mi hayat, bu kadar
tılsımı kaldırmaz mı kuzgunun leşi
yani yanlış değil mi bu; fısılda kulağıma
bumuma ingiliz anahtarı sok anne, dilime
neşterin keskin ucunu dokundur; sonra dur!
dur! bu kadar da acımasız olma
ben de parçalanmış bir aynayım, kırılmış
bir dalım eninde sonunda
ikmale kalmış, kovuşturulmuş, buruşturulmuş
bir fotoğrafım; say istersen
topu topu kaç kadın girdi ki hayatıma!
anne, kulağımı çekmeden önce
son dileğin ne diye sor, allah aşkına!