Kırmızı kerpiçten eski duvar üzerinde duruyor biri
ve bakıyor denizden başlayan bir yolun nasıl
başka bir denize doğru uzayıp gittiğine.
Yol dümdüz ve kendisiyle ilgili her şeyden haberdar.
Kendi geometrisi, kendi belleği, kendi rüzgârı var
bir daire çizercesine birbiri üstüne gelen toynak izlerinin,
bu izler iri ve bakımlı at izleri değildir,
bu Roma ordularının, haçlıların,
bayraklı hilalli İslâm atlılarının dörtnala gelişi değildir;
bizim atlarımızın nallanmamış
toynak izleridir ve yanlarındaki izler
insan eti ve toprağın birbirine sımsıcak değişinin izleridir;
ulusumun çıplak ayaklarıdır bunlar.
Diyorum: köleler de yalınayak yürürlermiş…
İsa da yalınayak yürürmüş…
Yalnız yalınayak yürüyenler iz bırakırmış tarihte…
Ne ağaç, ne yıldız, ne şimşek.
Başka bir şey yazılı değil toprak üzerine.
İzleri var yalnızca,
belleğinden başka her şeyi
alınabilecek yapayalnız bir ulusun.
Çeviri: Suat ENGÜLLÜ