Bir şeye inanıyor musunuz? – İnanıyorum!
İnanıyorsanız, o halde neye
Ve kime inanıyorsunuz?
-İsa’ya mı?
-Allah korusun!
-Marks’a mı?
-Hiç düşünmüyorum bile!
-başka birine mi?
-İnanmam, rüyalarıma girse de! Ben köylüyüm.
Savaşa gidiyorum. Ölürsem eğer – vaktim toprak
altında yaşıtlarımla birlikte geçiyor: deniz kıyısında
geziyoruz, mendiller yapıyoruz yırtık bayraklardan,
yağmura tutulmuş kuşları kuruluyoruz. Ya da sahil
boyunca unutulmuş harfleri topluyoruz, sözler
kuruyoruz onlardan, türkü yakıyoruz özgürlük
rüzgârlarına. Sağ kalırsam eğer: tahıl ekiyorum,
biçiyorum, harman dövüyorum. Sonra savaşa
gidiyorum yine, çünkü toprağa inanıyorum. Yalnız o
dua etmesini bilir çünkü ve de bizim ölü kemiklerimizi,
altlarında çocuklarımızın sizleri anacakları yıldız
aydınlıklarına dönüştürmesini. Ben, çok tuhaf bir
adamım: ölürsem eğer – yaşıyorum demek. Sağ
kalırsam eğer – ölmeye gidiyorum. Sadece toprağa
inanıyorum çünkü.
Çeviri: Suat ENGÜLLÜ