Fünûn-ı ‘ışk ile dil oldı zû-fünûn-ı cünûn
Tabîb n’ola cünûn dirse el-cünûn-ı fünûn
Sirişk ü âh beni mîr-i ‘âşıkân itdi
Sipihr-i bukelamûn geçdi reng-i gûnâ-gûn
Denî vü siflenün üstine böyle dönmezdi
Gönül bir gerdiş-i gerdûn olmasa ger dûn
Tılısm-ı şi’r açılup genc-i ‘ışk olalı ‘ayân
Utandı yirlere geçdi defîne-i Kârûn
Akıtdı penbe-i dâg ile eşkin agzına su
Ecel çü ‘Âşık’ı künc-i belâda gördi zebûn