BİR ANKARA MASALI
varsın ve yoksun
böyle başladı masal
ve hiç bitmedi
hangi ayrılıktı, bittiği yerde başlayan
yeni baştan metal ve akik, demir ve tüy
fırtına ve esmeyi unutan rüzgâr
bütün kaçışlar bir kavuşmaydı melekler şehrinde
yılanı ağzında elmayla dolaştıran
Eylül çarşısı eylül kokardı
elinde kırık gözlüğün, bir fotoğraf, Ahmet abi
anılar, hiç okunmamış kitaplar gibi mahzun
ne çok beklemiştim ve gelmemiştin
kan kusuyordu hastane koridorları
ve bahar nasıl da yalnızdı o 87 baharı
hangi ayrılıktı, hiç bilmiyorum
hangi kavuşmaydı telefondaki sesin
93 yazı yani 30 Haziran
Yani Temmuz başını uzatmadan
cehennem otelinden
meğer veda, meğer aşk, meğer sesin
son defa
uçurum içimizdedir derdin
hep isimsiz bir keder bir beyaz gemi
alıp götürür ve getirirdi seni
bir uçurum imgesiydin belki sen
bir dağın doruğunda ovaları bekleyen
bir “yasemin öpüş” kadar gerçektin oysa
gerçektin “eylül” kadar, gerçekti temmuz, o orak ayı
geri dönüşler çağı, unutulmayan şarkı
ah, biliyor musun, Orhan abi de öldü, öyle sessizce
bir başına, ölüverdi, şimdi dağılan toz
yarım kalan bir tablo, şaha kalkıp sonsuza dek
öylece kalan atlar ülkesi
de öldü
biliyor musun
susuyorsun
yayından fırlıyor ok
şaşkın bir yalnızlığı delerek
giriyor etimin tuğlalarına
bir gül oluyor önce, sonra eski bir veda
bilmiyorsun
o masal devam ediyor hâlâ
AYTEN MUTLU