-I-
gidersen
asırlık bir ağaca yaslanmış gövdem
kökünden sarsılacak
var gücümle bağıracağım
günleri yanıtlayan ormanda
hiçbir şey kalmayacak
kendi sesimden başka
madenciler uzun lambalarını yakarak
gururla inecekler
oraya
dünyanın bir saat gibi döndüğü
dağların derinlerine
her şey karanlığa düşmeden önce
ışık sönmeden
kapanmadan gökyüzünün kilidi
sadece büyücü ve ölüm
görecek beni
-II-
gidersen
renkleri öp son defa
sesleri okşa
suyun üstündeki değirmene yürü
zaman indirirken perdelerini
ataların ve tanrıların yasakladığı
huzur
beklesin orda beni
uçan bir gölgedir o
tutsaklık ateş ve hürlükten yapılmış
mavi gücün kaynağı
kırılmaz çemberin sınırlarında
hançerin soluğuyla dirilen
kara bir kartal olur
dinginliğin acılı anasıdır o
geçmişin geleceğin anların ve yaşamın
-III-
güneş alçaldığında biraz dur
düşlerini anımsa
düşlerine adadığın hayatı
içinde rüzgârın soluğunu duy
ve düşlerin bilediği kılıcını al
sunmak için
sunmak için kanınla
bir avuç toz kemik ve ışıkla
yanan
avutmayan bağışlamayan
ölümün muhteşem güzelliğine
sunmak için yer altı prensine
büyücünün elindeki ışığı
zaman yakar uzun lambalarını
karanlığın okunu sapladığı ormanda
-IV-
bekle
şimdi ateş sönecek
yasaların kutsal dansı bitecek
kaynayan suların, kanın ve buzun
toprağın ve aşkın kardeşi olan
öfkeni
trompetlerle gelip gömecek yağmur
dünyanın kristal dehlizlerinde
ne öç, ne acı
ne uçuşan yapraklar
ne sessizlik…
hiçbir şey kalmayacak
hiçbir şey
kendi sesimden başka
var gücümle bağıracağım
ELVEDA… ELVEDA…