o düşler
yüreğime yağmurlarla düştüler
geçerken içimdeki göçebe iklimlerden
beni bir kez olsun terk etmediler
o düşlerdi, anızlarda, çitlembik göllerinde
elmas küpelerinde çıngıllı sabahların
onlardı çılgın akasyaların
salkım saçaklarında
çangır çığlık uçuşan
çingene çiçekleri o köy evinin
göç yorgunu telgraf direkleri
günü-birlik kaygılar,
saz benizli sevinçler
elim- sende sevgiler, ak dikenler içinde
o düşlerdi gizlenen
yer altı kentlerinin loş tünellerinde
kıvılcımlar, korkular, yalınayak acılar
bataklıklar, ihanetler içinde
ve mercanlar içinde
mezarlıklar, karlar, buz tutmuş yollar
ateşler, genç ölüler
tutuşan parmaklıklar
karartılan ışıklar, çürüyen otlar
yalnızlıklar içinde
paramparça,
acımasız
ve korkunç güzeldiler
onlardı
kalbimde ateşlerle peşine düştüklerim
bir başıma soluksuz koştuklarım
onlaraydı, her yanlıştan bir kurşun
o düşler
kırılgan aşklar gibi mağrur
ve en baştan yeniktiler
nerde şimdi gözlerimden çalınan o gülüşler?
o düşler
köpüklerde eriyen martı sesleri
orman kokulu rüzgâr
yağmur sonrası inen derin sessizlik gibi
uzaklarda yittiler
-bana özlemlerin acı yeşili kaldı
derin nehirler gibi kocamış yeryüzünde
o düşler
yağmalayıp yüreciğimi
akan günle gittiler
ne yazık
ay ışığı bile onları geri veremez artık
örtün kalbim ıssızlığın mor yorganını