Öğrendiğimize göre, Almanya’da
kahverengi veba günlerinde
bir makine fabrikasının çatısında birdenbire
bir kızıl bayrak dalgalandı Kasım rüzgarında,
özgürlüğün yasadışı bayrağı!
Sulu kar düştü gökten
kasvetli Kasım ortasında,
ayın yedisiydi ama,
devrimin yıldönümü!
Bakın hele! Kızıl bayrak!
Avluda işçiler dinelmişler,
gözlerine siper edip ellerini
bakıyorlar çatıya
buzlu rüzgara karşı.
Birden kamyonlar geliyor
“Fırtına Birlikleri”yle tıklım tıklım,
ve sürüyorlar duvara doğru
işçi tulumu giyen kim varsa,
ve bağlıyorlar iplerle nasırlı yumrukları,
ve sorgularından sonra
dövülmüş insanlar çıkıyor barakalardan
sendeleyerek, kanlar içinde.
Adını söylememişti bir teki bile
çatıya bayrağı çeken adamın.
Böylece sürdüler gık demeyenleri.
Geri kalanlar da paylarını aldılar yeterince.
Ama ertesi gün yeniden dalgalandı
makine fabrikasının çatısında
proletaryanın kızıl bayrağı.
Yeniden duyuldu ölü gibi sessiz kentte
“Fırtına Birlikleri”nin ayak patırtıları.
Avlularda görülmez oldu hiçbir erkek.
Yalnız kadınlar, yüzleri taş gibi,
bakıyorlar çatıya
buzlu rüzgara karşı
gözlerine siper edip ellerini.
Ve başlıyor dayaklar bir kez daha.
Sorgularda kadınların dedikleri hep şu:
Bir yatak çarşafıdır o bayrak,
içinde dün ölen birini taşıdık.
Rengi yüzünden suçlayamazsınız bizi.
Öldürülen adamın kanı bulanmıştır ona,
rengi ondan kırmızı.
Çeviri: A. KADİR – Gülen AKTAŞ