1.
Çizmeleri su alan general,
de bana: Kimden gelir
bu buyruklar? Laf aramızda:
Bugün öğle yemeği yedin mi?
Kafanda planlar var mı?
Miden boş sadece?
Bir bayrağım var, dersin,
ama ordun hani nerde?
Tek pantolonlu devlet adamı,
bir ütü tahtası ister misin?
Bakanların nerde toplanırlar?
Yoksa köprü altında mı?
Papaz oğlanı alır,
as alır papazı.
Adın tarihe geçer ama
kimliğin nerde hani?
Dört ediyorsa iki kere iki,
tamam, güç sende olacak,
(ayaklar baş olacak) ama:
Bu gece bir yatağın var mı yatacak?
2.
Eğer ben, su almayan çizmeler giymek istiyorsam bir gün,
çünkü parmaklarımı bile örtmüyor şu ayağımdakiler,
kovmalıyım bana çizme vermeyenleri,
ve tüm deri piyasasını düzenlemeliyim.
Pantolonum dökülüyor.
Kıçıma bir pantolon gerek
kışı geçirebilmem için zar zor.
Onun için, pantolonların nerde olduğunu bilmeliyim
ilk peşin,
ve tüm tekstil sanayiini düzenlemeliyim
Eğer istiyorsam has ekmek yemek,
önce kırmalıyım tahıl borsasını
ve gidip görüşmeliyim çiftçiyle ben kendim
ve traktörler göndermeliyim tarlalara,
ve ekini geniş çapta üretmeliyim.
İstemiyorsam benmi hor görenlerin
savaşlarında askerlik yapmak,
onların laflarına gülüp geçmeliyim
ve kendi bayrağımı açmalıyım,
ve savaşımı ilan etmeliyim onlara.
Çeviri: A. Kadir – Gülen Aktaş