gün biterdi gözuçlarımda saçlarının şiddetine sokulurdum
gözlerine karşılık vermeye gelirdim ardımda şehirler bırakarak
eline hangi çiçeği alsan suyun hükmü kırılırdı, duyardım
hangi şekilde bıraksan da gövdeni uykusuz kalırdım.
adını ağzımda köz tutar gibi tutardım, ölüm
harfi harfine çınlardı akşamları alışırdım
alışırdım köpüklerini bir türlü anlatamayacağım denize,
hüzün ceketimin iç cebinde bir tütün yaprağı gibi
dalardı yüreğime öyle hafif öyle derin, hayat
yolculuklar sonrası sabun gibi azalırdı sanki, sen
ey bukleli saçlarında şairliğim ölen kız, kahrım
seninle kuleleri gençliğim olan o kente gidilmez mi?
artık gözkapaklarımda zorlanan gözyaşlarını
anlatmayacağım sana
anlatmayacağım artık ağzmla kardığım papatyanın
her gün caddelerde üstüne basarak geçtiim ıssızlığımı
bir şeylerin kayıp gitmesini ellerimin arasından, umulmaz bir şekilde
soluk soluğa duyuyorum gırtlağıma yüklenen bu şarkıyı,
venasıl horlanıp geçildikse ölü gülüşlerle yıllar boyu
çocukken bir şarkısı söyler gibi ağlamanın sevinci
ağlamak istiyorum yeniden uçarı kitapları okuyarak
ellerime dikenler batsın istiyorum dizlerimin kanamasını
yeniden ağlamak istiyorum sesimin bütün hazinelerine dokunarak
ve sonra dağların gerisinde duruyorum, rüzgarın savurduğu derin
kalbimin görkemini bağırmak istiyorum şakıyan bir kuş gibi
benimle ölür müsün? sevgilim sevgilim.
(Aralık 1982)