bulvarda bir zambak uyanıyor
usulca küsüyor bir yaprak dalına
ağzının yarısı tütüne kesmiş bir işçinin adımları
kardeşimin gülkurusuna boyadığı kundura
sevdiğimin ağlatan mektupları ve adı
üzerimde bir emanet gibi duruyor.
şehir ve sara
hüzünle işliyor kandillerini yakarak çakşayan yerlerime
sancıyor artık.
terk-i diyar bir onbeşlinin alnacında durup
geçiyorum ilkyazın alıngan bir akşamı şark
ekspresinde, gözüm sonuna kadar ilikli
çizgili göynekte, bir düğme koparır gibi yakamdan
ben de çekip giderim diyorum anam babam olmasa
çekip giderim buralardan/sırtımda mührüm ve tasa
ama bulvarda bir zambak uyanıyor ve suratım
donuk ışıltılarla kargışlamadı beni
ne büyük uykulara yatmışlığım var,
ne büyük aşklara yol veren itirazım (daha bir şeyler… bir veda)
çünkü acılara eyvallahımı
daha gür duymaktadır
içimdeki o insan
şimdi kim yazabilir
kahvelere sıkışan gençliğimi
övünçle taşıdığım bir demet
mektuplarına karşılık veremediğim çocukları yani o yaralı
günlerimi.
bir iskelede bıraktığım resmin
haydarpaşa garında bir tutam saçı
mahsus unutmuş bir kızın yüreğine değmeden
geçirdiğim pazarları
kim yazabilir artık
maaşı bir balıkçı kazağına denk gelmeyen adamın
gücenik dudaklarını ve bir oğulun her zaman tutuklu
olarak sevebilme hünerini ve leyla sayarı gördüğünde
bir hoş olan inşaatçı mardinlinin
fazla üstelemeyen bu şehirde yalnızım der gibi duruşunu
kim yazabilir ödünçsüz ve usta.
ve sen elimdeki imkanı sulara çalan umutsevdiğimiz zambak gibi açan yüzü
beş vakit gövdeme konan kumrum
ruhsatım, geceleri kırgın şarkım
dinliyor musun?
21 Mart 1982