Sopalar taşlar avtüfekleri
Ve içi içine sıkışmış bir toplu tabanca
Belinden orta etinden
Cılız çelimsiz bir elden
Toprağa çekmekteydiler köyün bütün erkeğini
Sebebi iki kalabalığı birbirne tutuyor gözlerin
Gamzen için ne kanlar bağırıyor
Delikanlılar uyuyamıyorlar yataklarında
Bedenler
Toprak ve deniz ve kıyı ve dalga gibi
Birbirine çarpa çarpa
Düzgün kurşun girişleri hafif morarak etiçine
yutuşlar
Saçaklı kurşun çıkışları et ve kan parçalarıyla
kusuşlar
Delikler ezik çöküntüler
Yırtıklar alıp açılarak
Dantel perdeli camda kayan gölgen için
Ne kanlar akıttılar toprağa
Kalabalık bir kadının ortasında duruyor
Rüzgar yüzünün tabakalarını açıyor
Binbir renk ve işleme donanımlı başı
Ve.Gözyaşı çanağı şimdi kafatasları
Ağlayan erkekler. – dayıoğulları emmoğulları halaoğulları
Kurumuş çatlamış elmacık kemikleri
O ayazda o güneşte incecik hassas tenleri
Bu kez kırk yaşındaki gelinin kocası
Yatağını boşaltıp toz toprak içine devrilen
Ne gürültüyle ne haykırarak ne de kahkahayla
Ne son,solukta öç öğütleyerek
Ne de kadınım arkamdan gel diyerek
Ne yarı ne yaranı görerek gözü
Bir karnağrısına uğramış gibi
Kıvranıp büzülüp ölüm korkusunu giyip iğrençlenerek
Ölürken
Başucundaydılar yaralarından beter bir bağırtı
Koparan karısı.Erkekler hısımlar
Kalplerini daraltan can verişi önünde
İncecik gergin yırtabilir yürekleri
Bütün evrene
Eğilip yanaklarından baktılar gelinin
Şimdi çarpılır köyün ağzı
Bir yabancı saçı taradı ev
Şimdi köyde cami bile gurbet olur
Ayrılıp iki yana hızlanmaya başladı mı şunlar:
evler toprak kapı köpekleri bile ağaçlar bahçe çitleri
Yanan ateşin dumanı da
İki yana geçip karşı karşıya hasımlanıyor
Köpeğin yanında adam adamın yanında duvarlar pusu
kayaları.Kayaların yanında bacı ana kasları baldırları
çocuk şeyleri hınçlar ve beddualar
çaylar
Dereden gıcırtılarla insan boğar buz kristalli sular
Buz gibi anlarda boğuşur hasımlar
Yün yorganın sıcağı vurdukça düşte
Şehvete serilinir ya kan çıkarmaya
Ve hergün havada bir asap bozukluğu ve olanlara
Tabiatta bir uyma zorluğu kuşlar ötemez gibi
Uzun vadiler düzlükler aşarken büyümesi durur ağaçların
Sesi insan öldürmeye giden kurşunların
Ve susunca
Kama düşüşü bir zaman başlar
Kalb ete ve ruha aynı anda açılır
Cine ve meleğe
Zulme ve hilme
Zaman ağlyan kadınların
Zaman kendi pervasız korkularını yaşayamadan
Ölümü en keskiniyle bile virajlarda bile izleyerek
Ve kana çobanlık eder çocuklar
Seyirtirlir ki kopar düğmeleri uçuşur mintanları
Güzel başın
Mermer akmalı yanyarın
Güzel adalen
ellerin ne maharetler edindi
asla maymun değildin
topraktan geldin nice sırlardan geldin
– Kanındaki masallar destanlar masal harpleri
Yoldaşın melekler
Herbir yanın imparatorluk emanetleri iken
Tüm bunlar öfkenin şimdi –
Ayağı altında çiğnedi kan hesabı sormayı
Vurmaya gidiyor yine de o ve o
Bakabilirliğe açılan ve gözlere bakan
Ağlayan dudakların
Gergin pürüzsüz güzel kana ve güzel şehvete çeke